🎋 Hakimiyet Allah Indır Arapça Yazılışı
ALLAH İÇİN BU VİDEOYU 5 DAKİKA DİNLEYELİM VE HIZLA PAYLAŞALIM!! İşte Türkiye'nin dünden bugüne muhteşem gelişimine muhteşem bir örnek..
Yerdegökte olan, Hüküm Allah'ındır. Hakkı hakim kılan, Hüküm Allah'ındır. Tüm sırlara eren, Gözeterek gören. Kula nizam veren, Hüküm Allah'ındır. Gerçek neyse olan, Onu eder ilan. Kuran'da yazılan, Hüküm Allah'ındır. Kuran rehber önde, Her şey vardır dinde. Yedi gök içinde, Hüküm Allah'ındır. Yusuf yedi katta
Rad Suresi Okunuşu - Rad Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri. Kur'an-ı Kerim'de yer alan ve mutlaka okunması gereken Rad Suresi Allah'ın varlık ve birliği
En’âm Suresi 149. Ayetinin Meali (Anlamı): De ki: “En üstün ve en müthiş delil Allah’ındır. Eğer Allah dileseydi, sizin hepinizi doğru yola erdirirdi.”. En’âm Suresi 149. Ayetinin Tefsiri: ve geçersiz kalması olabilecek olmayan delil” demektir. Bundan da maksat Kur’ân-ı. kudretine delâlet eden kevnî âyetlerdir.
AliFikri Yavuz: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bir vekil olarak Allah yeter. Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Allahındır bütün göklerdeki, yerdeki; dayanılacak (vekil) de Allah yeter. Fizilal-il Kuran: Gerek göklerde gerekse yeryüzünde ne varsa hepsi Allah´a aittir. Allah vekil olarak yeterlidir.
Sonrada Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır. Zümer 22 (Mealleri Karşılaştır): E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih (rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh (zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn (mubînin).
Türkçe Yazılışı ve Okunuşu : Bismillahirrahmanirrahim.Elemtera ilel melēi mim benî isrâîle mim bağdi Mûsē iz gâlû li nebiyyil- lehümüb'as[peltek] lenē meliken nügâtil fî sebîlillēhi gâle hel aseytüm in kütibe aleykümül gıtâlü ellē tügâtilû gâlû ve mē lenē ellē nügâtile fî sebîlillēhi ve gad u[k
19- Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 20- Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir.
Allahın yarattıkları üzerindeki gözetim ve idaresi; haberdar olmasıyla, hakimiyetiyle ve korumasıyladır. Bir şeyin asıl hüviyet ve mahiyetine gözcülük yapan herkes, ona hakimdir, onu koruyandır ve dolayısıyla onun üzerinde müheymin'dir. Görüp gözetmek, ilme bağlıdır. Hakimiyet kâmil bir kudrete bağlıdır.
FnKtz2. Lokman Sûresi 25-26. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Lokman Sûresi Hakkında Lokmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 34 âyettir. İsmini, 12-19. âyetler arasında oğluna yaptığı nasihatleri sebebiyle Lokmân alır. Mushaf tertîbine göre 31, nüzûl sırasına göre 57. sûredir. Lokman Sûresi Konusu Sûre, Kur’ân-ı Kerîm’e inanan ve inanmayanların dünya ve âhiretteki durumlarına kısaca temas ettikten sonra Allah Teâlâ’nın varlık ve kudretinin delillerinden bir demet sunar. Lokmân oğluna yaptığı nasihatler üzerinden, Allah’a şükrü, O’na şirk koşmamayı, ana-babaya iyiliği, ihsan şuuruna ermeyi, güzel bir ibâdet hayatını ve ahlâkî kemâli öğütler. Böylece akıl ve tefekkürün gâyesi olan hikmeti, insanlık için bir ideal olarak gösterir. Daha sonra bir kısım vahdaniyet delillerini, insanın Rabbine ve O’nun dinine olan ihtiyacını bildirir. İnsanları, babanın evlâdına evlâdın da babaya fayda vermeyeceği kıyâmet günüyle korkutup, dünyaya ve şeytana aldanmaya karşı ikaz eder. Son olarak, zâhiren bilgisi ne kadar ilerlerse ilerlesin, insana gizli kalacak bir alanın devamlı bulunacağını hatırlatır. Lokman Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada otuz birinci, iniş sırasına göre elli yedinci sûredir. Sâffât sûresinden sonra, Sebe’ sûresinden önce Mekke döneminin ortalarında inmiştir. 27-28. âyetlerin veya 27-29. âyetlerin Medine’de indiği söylenirse de bu yöndeki rivayetler güvenilir bulunmamıştır İbn Âşûr, XXI, 138. almıştır. وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٢٥﴾ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ ﴿٢٦﴾ Karşılaştır 25 Onlara “Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye soracak olsan, mutlaka “Allah’tır!” diye cevap verirler. Onlara de ki “Demek her türlü övgüye lâyık olan da yalnızca Allah’tır. Öyleyse, nasıl oluyor da O’ndan başkasına tapıyorsunuz?” Ne var ki onların çoğu, bu itiraflarının tabiî sonucunun Allah’ın gönderdiği dine uymak olduğunu bilmiyorlar. Karşılaştır 26 Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde, övgüye lâyık olan da sadece O’dur. TEFSİR Allah’ı göklerin ve yerin yaratıcısı olarak kabul eden kişinin, tek ilâh ve tek rabbin de yalnızca Allah olduğunu kabul etmesi gerekir. Yine o kişi, yalnızca Allah’ın ibâdet ve taate lâyık olduğunu, yalnızca O’ndan yardım istenebileceğini ve O’ndan başka hiçbir varlığın, din gönderme ve hüküm koyma yetkisine sahip olamayacağını da kabul etmek zorundadır. Çünkü her şeyi yaratandan başkasını ilâh kabul etmek akla aykırıdır. Aynı şekilde bir varlığın yaratıcı olduğuna inanıp, O’nun yarattıkları arasından birini, belâları giderici bir ilâh veya kudret, hüküm ve hâkimiyet sahibi bir varlık olarak görmek hiçbir akıl sahibinin kabul edemeyeceği bir çelişkidir. Diğer taraftan Allah gökler ve yerin yaratıcısı olduğu gibi, göklerde ve yerde bulunan her şeyin de Rabbidir. O, bu kâinatı yaratıp da, başkaları hepsine yahut bir kısmına hükmetsin diye onu kendi hâline terk etmiş değildir. Bilakis O, yarattığı tüm varlıkların tedbirini, terbiyesini, hâkimiyet ve tasarrufunu kudret elinde bulundurmaktadır. Bu sebeple ibâdete lâyık tek varlık O’dur. Allah’ın hem ilmi ve kudreti hem de bu ulvî sıfatlarının tecellileri nihâyetsizdir. Bunu Cenâb-ı Hak bir misalle beyân etmektedir Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
Nahl Suresi 50. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 50. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Nahl Suresi 50. Ayetinin Arapçasıيَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟ Nahl Suresi 50. Ayetinin Meali AnlamıOnlar, üzerlerinde mutlak hâkimiyet sahibi olan Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emredilirse onu Suresi 50. Ayetinin TefsiriBurada bahsedilen secdeden maksat, “ızdırârî secde” yani isteğe bağlı olmaksızın kayıtsız şartsız boyun eğmektir. Ağaç, dağ, tepe gibi gölgesi bulunan şeylerin gölgeleri bile Allah’ın emrine uymuşlar ve ona boyun eğmişlerdir. Zira gölge, sahibinin değil, yüce Allah’ın takdiriyle ışığın geliş noktası istikâmetinde düşer ve onun dönüşlerini takip eder. Dolayısıyla eşyada olduğu gibi, onların gölgelerinde de hâkimiyet ve tasarruf sadece Allah’ındır. Onlar, yere serilip bir sağa bir sola sürünürlerken bile sahiplerine değil, Allah’a secde eder ve Yüce Allah’ın birliğini ilan ederler. Bunlarla birlikte göklerde ve yeryüzünde hareket eden bütün varlıklar ve bütün melekler de ancak Allah’a secde ederler. O’nun emrine boyun eğerler. Büyüklenip Allah’a secde ve ibâdet etmekten uzak durmazlar. Üzerlerinde tam bir hâkimiyet ve tasarrufa sahip olan Rablerinden korkarlar. Gerek ibâdet, gerekse kâinatın düzeniyle ilgili olarak kendilerine emredilen vazifeleri yaparlar. Dolayısıyla bunların hiçbirinin ilâhlıkta Allah’a ortak olması mümkün Sâdî anlatıyor“Bir gece bir kervanla sabaha kadar yol gittik. Sabaha doğru küçük bir orman kenarında uyuduk. İçimizde Allah Teâlâ’ya sevgi ve bağlılığından dolayı cezbeye tutulmuş, kendinden geçmiş biri vardı. Seher vakti bir nara atarak çöllere doğru gitti. Bir nefes bile durup dinlenmedi. Gündüz olunca bir ara kendisine, Bu ne haldir?» diye sordum. Şöyle cevap verdi“- Kulak verdim, baktım ki bülbüller ağaçta, keklikler dağda ötüyorlar. Kurbağalar suda, canavarlar ormanda bağrışıp duruyorlar. Baktım, düşündüm. Onlar böylece Allah’ı anarken benim uyumam ve susmam yakışıksız bir hareket olur. Bu benim için tam mânasıyla bir gaflet demektir. İşte bu sebeple ben de uyumadım, feryat ettim.”Şâir der ki“Dün gece bir kuş sabaha kadar inledi durdu. Onun bu inleyişi benim aklımı, fikrimi, sabrımı aldı, alt üst etti. Onun için kendimden geçerek bir çığlık kopardım. Benim samimi dostlarımdan biri meğerse çığlığımı işitmiş. Dedi ki“- Bir kuş sesinin sana bu kadar tesir edeceğine inanmazdım.”Şu cevabı verdim“- Kuşlar Allah’ı ansınlar da ben susayım; bu insanlık değildir.” Sâdî Şirâzî, Gülistan, s. 82Kuşun bu terennümünü dile getiren şu mısralar ne kadar güzel ve tesirlidirHû kuşu dün gece inledi durduHû diye hû diye hû diye diyeDertli gönülleri yaktı, kavurduHû diye hû diye hû diye diyeBilmem ki nedendi, ne idi derdiHû idi dilinin değişmez virdiHû kuşu bu gece gönlüme girdiHû diye hû diye hû diye diyeHep onu söylemek kolay mı dileYağ gerek sultanım köhne kandileHû kuşu yanarak uçtu menzileHû diye hû diye hû diye diyeHâsılı canlı cansız her şey, hatta bunların gölgeleri dahi Allah’ın emrine uyarken insanın bunların dışına çıkması, yaratanına başkaldırması ve O’na ortak koşması doğru olur mu? Bu sebeple buyruluyor ki Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriNahl Suresi 50. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Nahl Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Nahl Suresi 49. Ayetinin Arapçasıوَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩ Nahl Suresi 49. Ayetinin Meali AnlamıGöklerde ve yerde bulunan bütün canlılar ve melekler, hiçbir büyüklenme duygusuna kapılmaksızın Allah’a secde Suresi 49. Ayetinin TefsiriBurada bahsedilen secdeden maksat, “ızdırârî secde” yani isteğe bağlı olmaksızın kayıtsız şartsız boyun eğmektir. Ağaç, dağ, tepe gibi gölgesi bulunan şeylerin gölgeleri bile Allah’ın emrine uymuşlar ve ona boyun eğmişlerdir. Zira gölge, sahibinin değil, yüce Allah’ın takdiriyle ışığın geliş noktası istikâmetinde düşer ve onun dönüşlerini takip eder. Dolayısıyla eşyada olduğu gibi, onların gölgelerinde de hâkimiyet ve tasarruf sadece Allah’ındır. Onlar, yere serilip bir sağa bir sola sürünürlerken bile sahiplerine değil, Allah’a secde eder ve Yüce Allah’ın birliğini ilan ederler. Bunlarla birlikte göklerde ve yeryüzünde hareket eden bütün varlıklar ve bütün melekler de ancak Allah’a secde ederler. O’nun emrine boyun eğerler. Büyüklenip Allah’a secde ve ibâdet etmekten uzak durmazlar. Üzerlerinde tam bir hâkimiyet ve tasarrufa sahip olan Rablerinden korkarlar. Gerek ibâdet, gerekse kâinatın düzeniyle ilgili olarak kendilerine emredilen vazifeleri yaparlar. Dolayısıyla bunların hiçbirinin ilâhlıkta Allah’a ortak olması mümkün Sâdî anlatıyor“Bir gece bir kervanla sabaha kadar yol gittik. Sabaha doğru küçük bir orman kenarında uyuduk. İçimizde Allah Teâlâ’ya sevgi ve bağlılığından dolayı cezbeye tutulmuş, kendinden geçmiş biri vardı. Seher vakti bir nara atarak çöllere doğru gitti. Bir nefes bile durup dinlenmedi. Gündüz olunca bir ara kendisine, Bu ne haldir?» diye sordum. Şöyle cevap verdi“- Kulak verdim, baktım ki bülbüller ağaçta, keklikler dağda ötüyorlar. Kurbağalar suda, canavarlar ormanda bağrışıp duruyorlar. Baktım, düşündüm. Onlar böylece Allah’ı anarken benim uyumam ve susmam yakışıksız bir hareket olur. Bu benim için tam mânasıyla bir gaflet demektir. İşte bu sebeple ben de uyumadım, feryat ettim.”Şâir der ki“Dün gece bir kuş sabaha kadar inledi durdu. Onun bu inleyişi benim aklımı, fikrimi, sabrımı aldı, alt üst etti. Onun için kendimden geçerek bir çığlık kopardım. Benim samimi dostlarımdan biri meğerse çığlığımı işitmiş. Dedi ki“- Bir kuş sesinin sana bu kadar tesir edeceğine inanmazdım.”Şu cevabı verdim“- Kuşlar Allah’ı ansınlar da ben susayım; bu insanlık değildir.” Sâdî Şirâzî, Gülistan, s. 82Kuşun bu terennümünü dile getiren şu mısralar ne kadar güzel ve tesirlidirHû kuşu dün gece inledi durduHû diye hû diye hû diye diyeDertli gönülleri yaktı, kavurduHû diye hû diye hû diye diyeBilmem ki nedendi, ne idi derdiHû idi dilinin değişmez virdiHû kuşu bu gece gönlüme girdiHû diye hû diye hû diye diyeHep onu söylemek kolay mı dileYağ gerek sultanım köhne kandileHû kuşu yanarak uçtu menzileHû diye hû diye hû diye diyeHâsılı canlı cansız her şey, hatta bunların gölgeleri dahi Allah’ın emrine uyarken insanın bunların dışına çıkması, yaratanına başkaldırması ve O’na ortak koşması doğru olur mu? Bu sebeple buyruluyor ki Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriNahl Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Mü'min Suresi 16. ayeti ne anlatıyor? Mü'min Suresi 16. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Mü'min Suresi 16. Ayetinin Arapçasıيَوْمَ هُمْ بَارِزُونَۚ لَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْهُمْ شَيْءٌۜ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ Mü'min Suresi 16. Ayetinin Meali AnlamıO gün bütün insanlar kabirlerinden çıkıp Allah’ın huzuruna varacak. Onlarla ilgili hiçbir şey Allah’a gizli kalmayacak. Allah “Bu gün mutlak mülkiyet ve hâkimiyet kimindir?” diye soracak. Kimse cevap veremeyecek de yine kendisi “Tek olan, her şeyi kudretine boyun eğdiren Allah’ın!” Suresi 16. Ayetinin Tefsiri Kıyamet günü herkes kabirlerinden kalkıp apaçık ortaya çıkar. Bütün amelleri, fiilleri ve meziyetleriyle görülür. Dünyada gözlerden saklı olarak yapılan bütün gizli şeyler o gün meydana serilir. Çünkü o gün yeryüzü hiçbir tümseği, hiçbir iniş çıkışı olmayan dümdüz bir saha hâline getirilir. bk. Tâhâ 20/105-107 Allah’tan en küçük bir şey bile gizli kalmaz. O gün ya Cenâb-ı Hak veya vazifeli bir melek tarafından mutlak mülk ve hâkimiyetin kime ait olduğu sorulur. Yine ya Cenâb-ı Hak, ya melekler yahut mü’min-kâfir bütün mahşer halkı tarafından koro halinde ve yüksek sesle “Bu gün mutlak mülkiyet ve hâkimiyet, tek olan, her şeyi kudretine boyun eğdiren Allah’ındır!” bk. Mü’min 40/16 diye nidâ edilir. O gün herkes dünyada ne kazandıysa ona göre karşılık görür. Çünkü o gün zerre kadar bir haksızlık söz konusu değildir. Âyette işaret edilen haksızlık ve adâletsizlik farklı şekillerde olabilir Bir kimse hak ettiği mükâfatı alamaz. Bir kimse hak ettiği mükâfatı tam olarak alamaz. Kişi haketmediği halde haksız yere cezalandırılır. Kişi cezayı hakettiği halde ceza görmekten kurtulur. Bir kimseye hakettiği cezadan daha azı verilir. Zulmeden beraat ederken, mazlum öylece bakakalır. Kişinin günahı bir başkasına yüklenir… İşte Allah Teâlâ âhiret mahkemesinde bu tür adâletsizlikler yapılmayacağını ve herkesin yaptıklarının tam karşılığını alacağını haber vermektedir. O’nun hesaba çekmesi de çok süratlidir. Her şey tam olarak ilmi dâhilinde olduğu için düşünmeye veya saymaya ihtiyacı yoktur. Birisiyle meşgulüm diye diğerini ihmal etmez. Aynı anda hepsine rızık verdiği gibi, hepsini de aynı anda hesaba çeker. O haldeMü'min Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriMü'min Suresi 16. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
hakimiyet allah ındır arapça yazılışı