🦬 Haddi Aşmak Ile Ilgili Ayetler
Haddiaşmak ve özellikle Allah’ın kulları için belirlediği sınırları (hudûdullah) tecavüz etmek “ilâhî emirleri çiğnemek” mânasına gelir. Taaddînin “aşırılık ve taşkınlık” anlamından dolayı Kur’an’daki gulüv, isrâf, tuğyân ve zulm (bir şeyi yerli yerine koymamak, bir hakka tecavüzde bulunmak
Haddi aşanlar ile ilgili ayetler. 2. Sure (Bakara Suresi), 190. Ayet. Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. 5. Sure (Mâide Suresi), 87. Ayet.
Hacile ilgili Ayet-i Kerimeler " Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır).
1 Allah’ın belirlediği simgeleri. 2- Hacda yenmek amacıyla ayrılan hayvanları belirleyen işaretleme. Ey inananlar, Tanrı'nın şiarlarına, haram olan aya, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a (doğru) gelenlere (ammiyn) sakın saygısızlık etmeyin.
Zulmedenlereyardımcı yoktur.”. Maide Suresi, 87. ayet: Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. Maide Suresi, 96. ayet: Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı.
Düşmanlık edince haddi aşmak. Muaz bin Cebel ve Huzeyfe bin Yeman gibi (müstesna ve seçkin, her yönden kâmil) kimseler ile dolu olmasını ve bunları Allah’a itaat yolunda, yani
Büyüyecekler diye israf ile (haddi aşmak) çarçabuk yemeyin. Sonuç olarak 118-119-121 no’lu ayetlerde öncesinde “gıda” dan hiç bahsedilmemesi ve “yemek” fiilinin “yararlanmak” anlamının da olması ve önceki iki ayet ile birlikte ele alınca ben konunun “gıda” ile ilgili olmadığı kanaatindeyim.
Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.”. A’râf Sûresi 81. Ayet; Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!” demek oldu. Hûd Sûresi 78. Ayet; Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler.
Haddi Aşanlar Helak Oldular Hadisi. Kişi yaptığı her işten olduğu gibi konuştuğu her sözden de sorumludur. İş ve söz, kurtuluşun veya helâkin sebebi olabilir. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Söz ve davranışlarında ileri gidip
TQgo. warning Creating default object from empty value in /home/zehirli/domains/ on line 33. "Kerbela" olayında "Ehli sünnet"in bakışı dinde aşırı gitmek ehli beyt ehli beyti sevmek Ehli Sünnet haddi aşmak islam Kerbela Kerbela olayı Mehmet Oruç müslümanlar peygamber efendimiz Son yıllarda, “Ehli Beyt” ve “Kerbela olayı” geçen hafta olduğu gibi her 10 Muharremde yazılı ve görsel basında geniş yer almaktadır. Haberler objektif olarak değil, tek taraflı olarak verildiğinden şikayetle bu iki konuda, “Ehli sünnet” in “görüşünü” inancını soran okuyucularıma muteber kaynaklarda geçen konu ile ilgili bilgileri sunmak istiyorum. Ehli sünnet İslam büyükleri Ehl-i Beyti sevmenin her mümine farz olduğunu bildirmişlerdir. Bunlarda Resûlullah’ın zerreleri vardır. Onlara kıymet vermek, saygı göstermek her Müslümanın vazîfesidir. Ehl-i Beyt ile ilgili Peygamber efendimiz buyurdu ki “Ehl-i Beytim, yâni evlâdlarım, Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Buna binen kurtulur, binmeyen helâk olur.” “Benden sonra size iki emanet bırakıyorum. Bunlara yapışırsanız, yoldan çıkmazsınız. Birisi, ikincisinden daha büyüktür. Biri Allahü teâlânın kitâbı olan Kur’ân-ı kerîmdir ki, gökten yere kadar uzanmış, sağlam bir iptir. İkincisi, Ehl-i Beytimdir. Bunların ikisi birbirinden ayrılmaz. Bunlara uymayan Benim yolumdan ayrılır.” “Sizlere dîn-i İslâmı getirdiğim için, bir karşılık istemiyorum. Yalnız bana yakın olan Ehl-i Beytimi sevmenizi istiyorum.” Devamını oku KUTSALA KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER aşırılık dinde aşırı gitmek Ehli Sünnet haddi aşmak ifrat islam itidal üzere olmak Muhammed Emin Gül ölçüyü aşmak orta yol tefrit Dinî anlayış ve yaşantımızda iki tehlikeye dikkat etmek zorundayız. Bu iki tehlikenin birincisi ifrat, diğeri tefrittir. İfrat bir konuda aşırı gitmek, tefrit ise tembellik ve gevşekliktir. Bu iki uç nokta arasında dengede durmak önemli. İşte dinimizin bizden istediği de bu itidal. Yani Ehl-i Sünnet orta yolunun belirlediği ölçülere göre hareket etmek. Her müslüman, dinî yaşantısında iki tehlikeye karşı uyanık olmak zorunda. Birisi ifrat, diğeri de tefrit. İfrat bir konuda aşırı gitmek, haddini aşmak, taşkınlık yapmak anlamına gelir. Tefrit ise bunun tam tersi olan durumdur. Yani tembellik, gevşeklik, gerekeni ihmal etmek veya hiç önem vermemek tefrittir. Kısaca, belirlenen sınırın ötesine geçmek ifrat, gerisinde kalmak tefrittir. ALLAH’IN YÜCELTTİĞİNİ SEVMEK İfrata veya tefrite düşülen konulardan birisi de dinimizin kutsal kabul ettiği varlıkları sevme ve değerlendirme şeklidir. Her varlık, Yüce Allah'a yakınlık derecesi ve O'na bağlılığı ölçüsünde şerefli, kıymetli ve kutsaldır. Devamını oku Sponsorlu bağlantılar Anket
İsraf, gereksiz harcama, gereksiz tüketim, savurganlık ve tutumsuzluk anlamına gelir. Sahip olduğumuz bir şeyi dünya ve ahiretimiz için faydası olmayacak şekilde saçıp savurmak demektir. İsraf, haddi aşmak, Rabbimizin çizdiği sınırların dışına çıkmak olarak da açıklanır. Rabbimiz bizlere israf hakkında neler emreder, buyurun Kur’an’ın ayetlerine bakalım “Ey Âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” A’raf, 31 En çok bildiğimiz ayet olmasına rağmen ülkemizde, akrabalarımızda ve bazen de ailemizde ciddi bir şekilde müsriflik yapıldığına şahit oluyoruz. İnsanların arasında yaygınlaşan bu israf bizleri biraz düşündürürken Allah’ın sevmediği kişiler arasında olma düşüncesi de bizi korkutmalıdır. “Asmalı, asmasız üzüm bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devşirilip toplandığı günde hakkını zekât ve sadakasını verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” En’am, 141 Dinimiz bize iktisatlı olmayı öğretir. Kazanılan malın nasıl ve nerede harcanması gerektiğini belirtir ve bunların verilmesinde de sınırlar koyar. Zengin ve fakir arasında oluşan maddi ve manevi hoşnutsuzluğu zekât ve sadaka ile giderir. “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya hakkını ver; fakat malını israf ederek saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” İsra, 26-27 “Onlar harcadıklarında ne israf eder ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” Furkan, 67 Rabbimiz bize vasat olmamızı emreder. Aşırı davranışlar hoş karşılanmamıştır. Sürekli saçıp savurmak, değer ve kıymet bilmemek şükürsüzlük olarak tanımlanır. Şükretmeyen insan kibre doğru ilerler ve birçok nefsani hastalıklara duçar olur. “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin; eğer kendisine kulluk ediyorsanız.” Bakara, 172 “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.” Kasas, 77 Haddi aşmak, bozgunculuk yapmak, insanın kendisini tüketmesidir. İnsan kendine karşı da müsriflik eder. Günaha dalması, boş ve malayani işlerle meşgul olması, kendini tanıyamaması, varoluş gayesini bilememesi, zamanını iyi değerlendirmemesi de müsriflik olarak tanımlanır. “De ki Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Zümer, 53 “Rabbimiz! Bütün işlerimizdeki israfımızı, ölçüsüzlüğümüzü, cahilliğimizi, hatalarımızı ve bizden daha iyi bildiğin her türlü kusurumuzu bağışla! Ya Rabbi! Ciddi ve şaka yollu yaptığımız yanlışlarımızı, bilerek ve bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızı affeyle!” Müslim, Zikir, 70
Allah’tan Bir Şeyi Çok İstemek ve Duada Israrcı Olmak Günah mı?Duasına Allah tarafından icabet edilmesini isteyen kimselerin, her şeyden önce kalplerini Allah’tan gayrısından boşaltmaları ve bütün zamanlarını onun zikri ile doldurmaları gerekir. Öyle ki, Hak’tan başka hiçbir şeyi dilinde anmamalı ki, bu şekilde matlubuna ulaşsın ve Cenab-ı Hak tarafından da duasına lutuf ve keremi ile icabet edilsin 1”Şayet tüm yalvarmalarınıza, yakarmalarınıza, ibadetlerinizi zamanında ve şartlarına uygun yapmanıza, haramlardan uzak durmanıza, şüpheli mevzulara mümkün mertebe yaklaşmamanıza, anne-babanın duasını almanıza, zalimin zulmüne karşı durup mazlumun yanında olmanıza, haksızlık yapmaktan çekinip aleyhinize bile olsa doğru söylemekten çekinmemenize, aza kanaat edip Allah’ın hakkında takdir etmiş olduğu rızka Allah’ım rızık verende sensin kesende sensin demenize, başınıza gelen her türlü hastalık, bela ve sıkıntılara Allah’ım senden gelen başım gözüm üstüne demenize rağmen eğer duanız yine kabul olmuyorsa;Yüce Allah’ın şu buyruğu aklınıza gelsin “Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz 2”.Nitekim sizin ısrarla istediğiniz bir şey sizin için şer olabilir, şer sandığınız bir şeyde hayır olabilir. Bunu da ancak “Gaybın anahtarları 3” elinde bulunan “Allah bilir, siz bilemezsiniz 4”. Nitekim yüce Allah sizin ısrarla istediğiniz duaya icabet etmeyerek aslında belkide kuluna iyilik ve lütuf da bulunuyor ancak bizim gibi aklı kıt, basireti kapalı olanların bunu anlaması yada düşünmesi belki çok zordur belkide bir o kadar uzak bir dua edeceksen eğer bunu dünyevi çıkarlar için değilde, ebedi hayatı ilgilendiren konularda ısrarla dua kıldığımız namazlarda her son oturuşun akabinde Salli ve Barik’ten sonra okumuş olduğumuz iki Rabbena duası buna örnektir. Nitekim bu iki Rabbena duasında Yüce Allah’tan dünyada ve ahirette iyilik istemeni, anneni, babanı ve tüm müminlerin bağışlanmasını bir diğer husus da şudur ki senin ısrarla istediğin duaya Allah bir süre icabet etmeyebilir ancak senin bu ısrarından dolayı yüce Allah’ın sana şöyle bir hitap da bulunması durumunda ne yapacaksınızKulum ben sana değil, sen sana ediyorsun. Ben senin duanı kabul etmeyerek sana iyilik yapıyordum ama madem istiyorsun sen bilirsin. Çünkü “Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez 5”.İşte bu noktadan sonra o ısrarla istediğin duaya bir icabet olursa eğer, kabul olunan duanın senin için bir fitne olmasından, bir imtihan olmasından, bir tuzak olmasından korkulur ki Allah cümlemizi böyle bir fitneye düşmekten, böyle imtihana tabi olmaktan korusun. Nitekim geçmişte yaşamış kavimler peygamberlere hitabenYüce Allah bize bir mucize indirsin, bize gökten sofra indirsin vs vs isteklerde ısrar etmişler ve bu ısrarları kendileri için bir fitne yüce Allah bu kıssayı Kur’an-ı Kerim de şöyle anlatmaktadır“Bir vakit de havariler “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? dediler. O da “Eğer mümin iseniz Allah’tan korkun da edebi aşmayın!” diye cevap verdi. “Biz” dediler, “istiyoruz ki ondan yiyelim, gönlümüz rahatlasın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona şahitlik edenlerden oğlu İsa“Ey büyük Rabbimiz! Ey yüce Allah! Bize gökten bir sofra indir ki bizim hem evvelimiz, hem ahirimiz yani ümmetimizin tamamı için o gün bir bayram olsun ve Sen’den bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, zira rızık verenlerin en hayırlısı Sen’sin!” dedi 6” ve “Allah buyurdu ki “Ben onu yukarıdan size indiririm, fakat bundan sonra her kim nankörlük edip kafir olursa, onu dünyada hiç kimseye yapmayacağım derecede cezalandırırım 7” şeklinde cevap ettiğimiz her duaya icabet edecek olsaydı, kendi helakımızı kendimiz istemiş olurduk ki, bunu ama nadir ama sık sık yapıyoruz. ama bilerek ama insan her ne kadar öfke anında sakin olması gerekse de hiddetlendiği zaman gerek kendisine, gerekse malına-mülküne, kendi evladına ettiği beddualar kabul olacak olsaydı ve her ettiğimiz dua kabul olacak olsaydı o zaman hayat çekilmez yüce Allah “Ve insan hayrı istediği gibi şerri de ister 8” buyurmaktadır. Nitekim Resulüllah de, mallarınızın aleyhine de beddua etmeyiniz. Çünkü olur ki yüce Allah’tan duaları kabul ettiği, duaların işitildiği ana denk düşebilirsiniz buyurarak kullarını ikaz etmektedir. Ancak lütfu keremiyle kullarına acıyaraktan hamd olsun ki gaflete düştüğümüz anlardaki dualarımıza icabet etmiyor. Hamd olsun alemlerin Rabbine, Hamd olsun alemlerin Sahibine ve hususta şudur ki;Birisi canınızı yaktığı zaman, haksızlık ettiği zaman yada buğzettiğiniz bir kişinin gıyabında beddua etmeyiniz. Çünkü Peygamber Efendimiz Müslüman bir kimse gıyabında kardeşine dua ettiği vakit bir melek Amin, sana da onun gibisi olsun der buyurarak bundan men sende bir beşersin ve insansın. sütten çıkmış ak kaşık olmayacağın gibi seninde hataların, kusurların ve haksızlık yaptığın, adaletsizce davranışın kişi yada kişiler olacaktır. Şayet senin gıyabında ettiğin bedduaların kabul olmasını istiyorsan, senin için beddua edenlerde aynı şekilde dualarının kabul olmasını istiyordur. Madalyonun bir yüzüne değil iki yüzüne bakın. Başkasının gözündeki kılı göreceğine kendi gözünüzdeki deveyi yüce Allah her iki beddua edene de kullarım tamam ikinizin duasına da icabet ediyorum şeklinde bir hitapta bulunacak olursa o zaman ne yapacaksınız?Senin beddua ettiğin kişide gitti, sana beddua eden kişinin duası da kabul olduğu için sende gittin. Bu yüzden başkasının kötülüğünü istemekten vazgeç ki kötülüğe düşmeyesin, kötülük görmeyesin. Allah Teala o ağzı size birbirine beddua edin diye değil dua, zikir ve hayr konuşun diye verdiİsmail Ekinci1-Ceylani İlim Araştırma Ve Yayma Merkezi / Geylani Tefsiri / C1 / bkz 302 2-Bakara Süresi 216 3-En’am Süresi 59 4-Al’i İmran Süresi 66 5-Nisa Süresi 40 6-Maide Süresi 112-114 7-Maide Süresi 115 8-İsra Süresi 11
KÜNYE HAKKIMIZDA HARİTA YASAL ARA İLETİŞİM ANASAYFA KUR’ÂNIMIZ Ayetler ve Sureler "Haddi Aşmayın" Ayeti Maide suresi 87. ayet ve Peygamber Efendimiz hadisi şerifinde Müslümanları hangi konuda uyarıyor?Cenâb-ı Hak buyuruyor“Ey îmân edenler! Allâh’ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri kendinize haram etmeyin, haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” Mâide, 87Rasûlullah sav efendimiz buyurdular"Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutunuz, en iyiyi yapmaya çalışınız, o zaman size müjdeler olsun; günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız." Buhârî, Îmân 29. Nesâî, Îmân 28 ORTA YOLU TUTUNUZ VE DOSDOĞRU OLUNUZ Rasûlullah sav Efendimiz bir gün“–Orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiçbiriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez.” buyurmuşlardı. Yanındaki sahâbîler“–Siz de mi kurtulamazsınız, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye hayretle sordular. Efendimiz sav“–Evet ben de kurtulamam. Ancak Allah, rahmet ve keremiyle beni bağışlamış olursa, o başka!” cevâbını verdi. Müslim, Münâfikîn, 76, 78İbâdetlerde ihmalkâr davranmak, insanı âhirette zor durumda bırakacağı gibi, aşırı heyecana kapılıp hırsla hareket etmek de bir müddet sonra yorgunluk, bıkkınlık ve yanlışlıklara sebep olabilir. O hâlde orta yolu tutmak ve devamlılığı esas almak gerekir. Şu hâdise bunu ne güzel îzah etmektedirRasûlullah sav bir gün ashâb-ı kirâma kıyâmetten bahsetmişti. Onlar da çok duygulanıp ağladılar. Sonra içlerinden on kişi Osman bin Maz’ûn’un evinde toplandı. Yaptıkları istişâre neticesinde, bundan böyle dünyadan el etek çekmeye, kendilerini hadım ettirmeye, gündüzlerini oruçla, gecelerini de sabaha kadar ibâdetle geçirmeye, et yememeye, hanımlarına olan alâkayı azaltmaya, güzel koku sürünmemeye ve yeryüzünde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Rasûlullah sav Efendimiz bundan haberdar olunca, önce onları îkaz buyurdu, sonra da ashâb-ı kirâmı toplayıp şöyle hitâb etti“Bâzı kimselere ne oluyor ki hanımlarıyla beraber olmayı, yeme içmeyi, güzel koku sürmeyi, uyumayı ve meşrû dünya zevklerini kendilerine haram kılıyorlar. Şüphesiz ki ben size keşiş ve ruhban olmanızı emretmiyorum. Benim dînimde et yemeyi terk etmek, kadınlardan uzaklaşmak olmadığı gibi, dünyadan el etek çekip manastırlara kapanmak da yoktur. Ümmetimin seyahati oruç, ruhbanlıkları takvâları ise cihaddır. Allâh’a ibadet ediniz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız, hac ve umre yapınız, namazlarınızı kılınız, zekâtınızı veriniz, Ramazan orucunu tutunuz. Siz dosdoğru olunuz ki başkaları da öyle olsun. Sizden önceki ümmetler, aşırılıkları yüzünden helâk oldular. Dîni kendilerine zorlaştırdılar, Allah da onlara zorlaştırdı. Bugün kilise ve manastırlarda bulunanlar, onların bakiyeleridir.”Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu “Ey îmân edenler! Allâh’ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri kendinize haram etmeyin, haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” Mâide, 87 Bkz. Vâhidî, s. 207-208; Ali el-Kārî, el-Mirkāt, I, 182-183 Mü’min her hususta îtidal üzere olmalı, ifrat ve tefritten, yani aşırıya kaçmaktan sakınmalıdır. Dünyevî meşgalelerinde, uhrevî gayret ve hizmetlerinde, hattâ ibadet hayatında, hiçbir zaman aşırıya kaçmamalı, dâimâ Allah ve Rasûlü’nün tâyin ettiği hudutlar içinde dengeli bir hayat yaşamalıdır. Kulluk hayatının makbul bir kıvamda devamı da buna bağlıdır. Kaynak Prof. Dr. Ömer Çelik İslam ve İhsan PAYLAŞ İslam ve İhsan İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” Âl-i İmrân, 19 buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan böyle bir dîn aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” Âl-i İmrân, 85 ... Peygamber Efendimiz Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret hac etmendir” buyurdular. “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular. İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16 Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir. Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” Muvatta’, Kader, 3. Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir. Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307 Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” er-Rad, 28 Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir. İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal ilm-i hâl sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır. İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz. Erkam Medya © islam&ihsan 2013 - 2022 altında yayınlanan yazıların tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi yazıların tamamı izinsiz kullanılamaz.
haddi aşmak ile ilgili ayetler