♥️ Şuara Suresi 78 Ayet Okuyanlar

ŞuaraSuresi, 80. ayet: "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" Şuara Suresi, 87. ayet: "Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme," Şuara Suresi, 104. ayet: Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. Şuara Suresi, 114. ayet: "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim." 26Şuara Suresi 78. Ayeti Kerime Mealleri: A. GÖLPINARLI : Âlemlerin Rabbi, öyle bir mâbuttur ki beni yaratmıştır ve odur doğru yolu gösteren bana. ADEM UĞUR : Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O´dur. ALİ FIKRİ YAVUZ : O’dur ki, beni yaratıb da doğru yolu bana gösteriyor. BEKİR SADAK : Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Âhiret gününde, yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana ilim ve egemenlik ver ve beni iyiler arasına kat!”. BAKARASÛRESİ. Bu sûre 286 âyettir. Medîne döneminde nâzil olmuştur. İçerisinde, İsrailoğullarının başından geçen inek hâdisesi sebebiyle ismini, ″İnek″ anlamına gelen ″Bakara″ kelimesinden almıştır. KuranKerim Suresi İndir Dinle Oku, Kurani indirin ve mp3 tam doğrudan bağlantılar dinle Şuara Suresi 78 Ayet İndir Oku PDF Vakia Suresi 96 Ayet Diyanetİşleri Başkanlığı: Şuarâ 78. Elmalılı Hamdi Yazır: Şuarâ 78. Ali Fikri Yavuz: Şuarâ 78. Diyanet Vakfi: Şuarâ 78. Elmalılı Hamdi Yazır (Sade): Şuarâ 78. Elmalılı Hamdi Yazır (Sade 2): Şuarâ 78. Fizilal-il Kuran: Şuarâ 78. Hasan Basri Çantay: Şuarâ 78. İbni Kesir: Şuarâ 78. Hanbel Müsned, III,439) Kehf Sûresi 78. Ayet Tefsiri. Kehf Süresi 78. Ayet Tefsiri. 78: Hızır şöyle dedi: “İşte böylece birbirimizden ayrılma noktasına gelmiş olduk. Şimdi sana bir türlü sabredemediğin o hâdiselerin iç yüzünü haber vereceğim:”. 79: “Önce gemiden başlayalım. Şuara suresi 83. ayet: Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. Şuara Suresi ile ilgili hadisler; Şiir ve şairler ile ilgili ayetler; Peygamberler tebliğ görevi için ücret istemezler ile ilgili ayetler; Güven ile ilgili ayetler; Şuara suresi 89. ayet: Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda Şuara Suresi ile ilgili hadisler. @hmet Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v)’in şuara suresi hakkındaki hadisleri nelerdir? 724 – İbnu Abbâs (radıyAllahu anhümâ) anlatıyor: "Şu "Sen ilkin en yakın hısımlarını inzâr et" (Şuara 214) meâlindeki âyet indiği zaman, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm Safâ tepesi üzerine çıktı ve şöyle bağırmaya başladı: "Ey jNaKawq. Kuran-ı Kerim’in 26. suresi olan Şuarâ Suresi, Medine’de nazil olmuştur ve 227 ayettir. Şuarâ Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet MealiŞuarâ Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler SuresiHakkında Kısa Bilgi Sure adını, 224. ayetinde geçen ve “şairler” anlamına gelen “Şuarâ” kelimesinden almıştır. Müşrikler, Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğunu iddia ediyorlardı. Bu surede, Hz. Peygamber’in öğretisi ile daha önceki peygamberlerin öğretilerinin özde birleştiği ve Kur’an’ın bir şair eseri olmadığı ispat edilerek, bu iddia çürütülmekte ve reddedilmektedir. Sure 227 ayettir. Mekke’de, Vâkı’a suresinden sonra inmiştir. 224, 225, 226, 227. ayetler dört âyet, Medine’de inmiştir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 26., iniş sırasına göre ise 47. Suresi Türkçe Meali ve FaziletiŞuarâ suresi çeşitli zarar ve ziyanlardan korunmak için sürekli okunmalıdır,Allahü Teala’ya şirk koşmaktan, Cinsel anlamda oluşan dürtülerden, Her türlü sapkınlıktan , küfür ve kötü sözlerden arınmak için sure’nin 169. ayeti kerimesini çokca tekrar edin,Allahü Teala’nın sevgisini, merhametini, hoşnutluğunu kazanmak için bolca Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki“Her kim şu’ara Suresini okursa, Hazreti Nuh Aleyhisselam, Hazreti Hud Aleyhisselam, Hazreti Salih Aleyhisselam, Hazreti Şuayb Aleyhisselam, Hazreti İbrahim Aleyhisselam ve Hazreti Muhammed Sallallahuı Aleyhi ve Selleme iman edenlerin ve yalanlayanların sayısınca sevap verilir.”بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِŞuarâ Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…26/ŞUARÂ-1 Tâ, sin, mim. Tâ, Sin, Tilke âyâtul kitâbil mubînmubîni. Bunlar, Kitab-ı Mübin’in âyetleri’ Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mu’minînmu’minîne. Onlar mü’min olmuyorlar diye, neredeyse kendini helâk İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıînhâdıîne. Eğer dileseydik gökten onlara âyet indirirdik. Böylece onların boyunlarını gölgelerdi de hükmü altına alırdı da ona itaat Ve mâ ye’tîhim min zikrin miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu mu’ridînmu’ridîne. Ve Rahmân’dan hiçbir yeni zikir emir gelmez ki, ondan yüz çevirmiş Fe kad kezzebû fe seye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Böylece onlar yalanladılar. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri onlara yakında E ve lem yerev ilel ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîmkerîmin. Onlar yeryüzünü görmediler mi? Orada çeşit çeşit çiftlerin hepsinden, nicelerini nice bitkiler İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda elbette âyet vardır. Ve fakat onların çoğu mü’min Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîme. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-10 Ve iz nâdâ rabbuke mûsâ eni’til kavmez zâlimînzâlimîne. Ve Rabbin, Musa zalimler kavmine gitmesi için nida Kavme fir’avnfir’avne, e lâ yettekûnyettekûne. Firavun kavmi hâlâ takva sahibi olmuyorlar mı?26/ŞUARÂ-12 Kâle rabbi innî ehâfu en yukezzibûnyukezzibûni. Musa “Rabbim, muhakkak ki ben, beni tekzip etmelerinden yalanlamalarından korkuyorum.” Ve yadîku sadrî ve lâ yentaliku lisânî fe ersil ilâ hârûnhârûne. Ve göğsüm daralıyor ve dilim dönmüyor. Bunun için Harun’a Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûnyaktulûni. Ve onlara göre ben, günahkârım. Bu yüzden beni öldürmelerinden Kâle kellâ, fezhebâ bi âyâtinâ innâ meakum mustemiûnmustemiûne. Allahû Tealâ “Hayır, haydi âyetlerimizle ikiniz birden gidin! Muhakkak ki Biz, sizinle beraber işitenleriz.” Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemînâlemîne. Haydi, firavuna ikiniz gidin ve böylece ona “Muhakkak ki biz, âlemlerin Rabbinin resûlleriyiz.” En ersil meanâ benî isrâîlisrâîle. Benî İsrail’i İsrailoğulları’nı bizimle beraber gönder!26/ŞUARÂ-18 Kâle e lem nurabbike fînâ velîden ve lebiste fînâ min umurike sinînsinîne. “Seni biz çocukken, içimizde himaye edip yetiştirmedik mi? Ve ömrünün birçok yılında içimizde kalmadın mı?” Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kâfirînkâfirîne. Ve sen, yapacağın işi yaptın cinayet işledin. Ve sen, Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîndâllîne. Musa “Onu yaptığım zaman ben, dalâlette olanlardandım.” Fe ferartu minkum lemmâ hıftukum fe vehebe lî rabbî hukmen ve cealenî minel murselînmurselîne. O zaman sizden korktuğumdan dolayı kaçtım. Fakat Rabbim, bana hikmet bağışladı. Ve beni, mürselinlerden gönderilen elçilerden Ve tilke ni’metun temunnuhâ aleyye en abbedte benî isrâîlisrâîle. Ve bu bana lütufta bulunduğun ni’met, Benî İsrail’i İsrailoğulları’nı senin köle Kâle fir’avnu ve mâ rabbul âlemînâlemîne. Firavun “Âlemlerin Rabbi nedir ne demektir?” Kâle rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkınînmûkınîne. Musa “Eğer yakîn hasıl ederek inananlarsanız; O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.” Kâle li men havlehû e lâ testemiûntestemiûne. Firavun etrafındakilere “İşitmiyor musunuz?” Kâle rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelînevvelîne. Musa “Sizin ve sizden evvelki atalarınızın da Rabbidir.” Kâle inne resûlekumullezî ursile ileykum le mecnûnmecnûnun. Firavun “Muhakkak ki size gönderilmiş olan resûlünüz mutlaka mecnundur delidir.” Kâle rabbul meşrıkı vel magribi ve mâ beynehumâ, in kuntum ta’kılûnta’kılûne. Musa “Eğer akletmiş olsanız, şarkın ve garbın doğunun ve batının ve ikisi arasındakilerin de Rabbidir.” Kâle leinittehazte ilâhen gayrî le ec’alenneke minel mescûnînmescûnîne. Firavun “Eğer gerçekten benden başka bir ilâh edinirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan kılarım.”26/ŞUARÂ-30 Kâle e ve lev ci’tuke bi şey’in mubînmubînin. Musa “Sana apaçık bir şey getirsem de mi?” Kâle fe’ti bihî in kunte mines sâdikînsâdikîne. Firavun “Öyleyse sen, sadıklardan doğru söyleyenlerden isen, onu getir.” Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubînmubînun. Bunun üzerine Musa asasını attı. O zaman o, apaçık gerçek bir yılan Ve nezea yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırînnâzırîne. Ve elini çıkardı. İşte o zaman onu seyredenler için o, bembeyaz nurlu Kâle lil melei havlehû inne hâzâ le sâhırun alîmalîmun. Firavun, etrafındaki ileri gelenlere “Muhakkak ki bu, gerçekten bilgin bir sihirbazdır.” Yurîdu en yuhricekum min ardıkum bi sıhrihî fe mâzâ te’murûnte’murûne. Sizi sihri ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Bu taktirde ne emredersiniz?26/ŞUARÂ-36 Kâlû ercih ve ehâhu veb’as fîl medâini hâşirînhâşirîne. “Onu ve kardeşini beklet. Ve şehirlere toplayıcılar gönder!” Ye’tûke bi kulli sehhârin alîmalîmin. Bilgin alîm sihirbazların hepsini sana Fe cumias seharatu li mîkâti yevmin ma’lûmma’lûmin. Böylece sihirbazlar, bilinen bir günün belli bir vaktinde biraraya Ve kîle lin nâsi hel entum muctemiûnmuctemiûne. Ve insanlara “Siz toplandınız mı?” Leallenâ nettebius seharate in kânû humul gâlibîngâlibîne. Eğer onlar gâlip gelirlerse o zaman biz, sihirbazlara tâbî Fe lemmâ câes seharatu kâlû li fir’avne e inne lenâ le ecran in kunnâ nahnul gâlibîngâlibîne. Sihirbazlar, firavuna geldikleri zaman “Eğer biz gâlip gelirsek, gerçekten bize mutlaka bir ecir mükâfat var mı?” Kâle neam ve innekum izen le minel mukarrabînmukarrabîne. Firavun “Evet, muhakkak ki siz o zaman, bana yakınlardan olacaksınız.” Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûnmulkûne. Musa onlara “Atacağınız şeyi atın.” Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûngâlibûne. Böylece iplerini ve asalarını attılar. Ve “Firavunun izzeti için muhakkak ki gâlip gelenler elbette bizleriz.” Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûnye’fikûne. Sonra Musa asasını attı. İşte o zaman, o Musa asası onların uydurdukları şeyleri Fe ulkıyes seharatu sâcidînsâcidîne. Sihirbazlar hemen secde ederek yere Kâlû âmennâ bi rabbil âlemînâlemîne. “Âlemlerin Rabbine îmân ettik.” Rabbi mûsâ ve hârûnhârûne. Musa ve Harun Rabbine îmân ettik.26/ŞUARÂ-49 Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhrsıhra, fe le sevfe ta’lemûnta’lemûne, le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaînecmaîne. Firavun “Benim size izin vermemden evvel, siz O’na îmân ettiniz. Muhakkak ki O, size sihri öğreten büyüğünüz ustanız. Artık yakında elbette bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı mutlaka çaprazlama kestireceğim. Ve sizin hepinizi mutlaka astıracağım.” Kâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ munkalibûnmunkalibûne. “Önemli değil. Muhakkak ki biz, Rabbimize dönücüleriz dönecek olanlarız.” İnnâ natmeu en yagfira lenâ rabbunâ hatâyânâ en kunnâ evvelel mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki biz, mü’minlerin ilki olduk diye Rabbimizin, hatalarımızı mağfiret etmesini umuyoruz istiyoruz.26/ŞUARÂ-52 Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ıbâdî innekum muttebeûnmuttebeûne. Ve Musa “Kullarım ile gece yola çık. Muhakkak ki siz, takip edilecek olanlarsınız.” diye Fe ersele fir’avnu fîl medâini hâşirînhâşirîne. Bunun üzerine firavun, şehirlere toplayıcılar İnne hâulâi le şirzimetun kalîlûnkalîlûne. Ve muhakkak ki bunlar, gerçekten sayıları az olan küçük bir Ve innehum lenâ le gâizûngâizûne. Ve muhakkak ki onlar, gerçekten bizi çok öfkelendiren bize karşı çok öfke duyan bir toplum.26/ŞUARÂ-56 Ve innâ le cemîun hâzirûnhâzirûne. Ve muhakkak ki biz, gerçekten sakınılan korkulan bir Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûnuyûnin. Böylece Biz, onları firavun ve kavmini bahçelerden ve pınarlardan Ve kunûzin ve makâmin kerîmkerîmin. Ve hazinelerden ve kerim ikram edilmiş, yüksek makamlardan çıkardık.26/ŞUARÂ-59 Kezâlikkezâlike, ve evresnâhâ benî isrâîlisrâîle. İşte böylece onlara onların ülkesine, İsrailoğulları’nı varis Fe etbeûhum muşrikînmuşrikîne. Böylece doğuya doğru Kızıldeniz’e doğru, onların peşine Fe lemmâ terâel cem’âni kâle ashâbu musâ innâ le mudrakûnmudrakûne. İki topluluk birbirini gördüğü zaman, Musa ashabı, “Gerçekten bize yetiştiler.” Kâle kellâ, inne maiye rabbî seyehdînseyehdîni. Musa “Hayır, muhakkak ki Rabbim benimle beraber, O, beni hidayete kurtuluşa ulaştıracaktır.” Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahrbahra, fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîmazîmi. O zaman Musa “Asanı denize vur.” diye vahyettik. Hemen deniz infilâk etti patlayarak yarıldı ve ikiye ayrıldı. Böylece her parça büyük ve yüksek dağ gibi Ve ezlefnâ semmel âharînâharîne. Ve diğerlerini de oraya Ve enceynâ mûsâ ve men meahû ecmaînecmaîne. Ve Musa ve onunla beraber olanların hepsini Summe agraknel âharînâharîne. Sonra diğerlerini denizde İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda gerçekten âyet ibret vardır. Fakat onların çoğu mü’min Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, işte O, elbette Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-69 Vetlu aleyhim nebee ibrâhîmibrâhîme. Ve onlara İbrâhîm haberini tilâvet et oku!26/ŞUARÂ-70 İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ ta’budûnta’budûne. Babasına ve onun kavmine “Taptığınız şey nedir?” Kâlû na’budu asnâmen fe nezallu lehâ âkifînâkifîne. “Biz putlara tapıyoruz. Böylece onlara devamlı ibadet edeceğiz.” Kâle hel yesmeûnekum iz ted’ûnted’ûne. İbrâhîm “Dua ettiğiniz zaman sizi işitiyorlar mı?” Ev yenfeûnekum ev yedurrûnyedurrûne. Yoksa size fayda veya zarar veriyorlar mı?26/ŞUARÂ-74 Kâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef’alûnyef’alûne. “Hayır, babalarımızı böyle yapıyor ibadet ediyor bulduk.” Kâle e fe raeytum mâ kuntum ta’budûnta’budûne. İbrâhîm “Öyleyse taptığınız şeylerin ne olduğunu gördünüz mü?” Entum ve âbâukumul akdemûnakdemûne. Siz ve sizin, geçmişteki babalarınızın taptığı şeyleri.26/ŞUARÂ-77 Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel âlemînâlemîne. Muhakkak ki onlar, benim için düşmandır ama âlemlerin Rabbi Ellezî halakanî fe huve yehdînyehdîni. Beni yaratan da hidayete erdiren de O’ Vellezî huve yut’ımunî ve yeskînyeskîni. Ve beni yediren ve içiren, O’ Ve izâ maridtu fe huve yeşfînyeşfîni. Ve hastalandığım zaman bana şifa veren, O’ Vellezî yumîtunî summe yuhyînyuhyîni. Ve beni öldürecek, sonra da beni diriltecek olan, O’ Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîndîni. Ve dîn günü, benim hatalarımı mağfiret etmesini umduğum da O’ Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihînsâlihîne. Rabbim bana hikmet bağışla ve beni salihlere dahil Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırînâhırîne. Ve beni, sonrakilerin lisanlarında sadık kıl sonraki nesiller arasında benim anılmamı sağla.26/ŞUARÂ-85 Vec’alnî min veraseti cennetin naîmnaîmi. Ve beni, ni’metlendirilmiş cennetlerinin varislerinden Vagfir li ebî innehu kâne mined dâllîndâllîne. Ve babamı mağfiret et, muhakkak ki o dalâlette kalanlardan Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûnyûb’asûne. Ve beas günü yeniden dirilme günü, kıyâmet günü beni mahzun Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûnbenûne. Çocukların ve malın fayda vermediği gün beni utandırma.26/ŞUARÂ-89 İllâ men etâllâhe bi kalbin selîmselîmin. Allah’a selîm selâmete ermiş kalple gelenler Ve uzlifetil cennetu lil muttekînmuttekîne. Ve cennet, takva sahiplerine Ve burrizetil cahîmu lil gâvîngâvîne. Ve cehennem azgınlara azgınlar için bariz olarak Ve kîle lehum eyne mâ kuntum ta’budûnta’budûne. Ve onlara “Tapmakta olduğunuz şeyler nerede?” Min dûnillâhdûnillâhi, hel yensurûnekum ev yentesırûnyentesırûne. Allah’tan başka ilâhlarınız size yardım ediyorlar mı edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı?26/ŞUARÂ-94 Fe kubkıbû fîhâ hum vel gâvungâvune. Onlar putperestler ve azgınlar, oraya cehenneme yüzüstü burunları yere sürtünerek Ve cunûdu iblîse ecmeûnecmeûne. Ve iblisin ordularının Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûnyahtesımûne. Onlar taptıkları şeyler ve onlara tapanlar orada hasım olarak düşmanca çekişerek dediler ki…26/ŞUARÂ-97 Tallâhi in kunnâ le fî dalâlin mubînmubînin. Allah’a yemin olsun ki, biz mutlaka apaçık bir dalâlet İz nusevvîkum bi rabbil âlemînâlemîne. Âlemlerin Rabbi ile sizi putları bir Ve mâ edallenâ illel mucrimûnmucrimûne. Ve bizi mücrimlerden hidayete mani olanlardan başkası dalâlette Fe mâ lenâ min şâfiînşâfiîne. Artık bizim için bir şefaatçi Ve lâ sadîkın hamîmhamîmin. Ve bizim için sadık bir dost Fe lev enne lenâ kerraten fe nekûne minel mu’minînmu’minîne. Bizim için keşke bir kere daha dünyaya dönüş olsaydı, o zaman biz mü’minlerden İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda elbette bir âyet ibret vardır. Fakat onların çoğu buna rağmen mü’min Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, O, Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-105 Kezzebet kavmu nûhınil murselînmurselîne. Nuh’un kavmi, mürselinleri resûlleri tekzip ettiler yalanladılar.26/ŞUARÂ-106 İz kâle lehum ehûhum nûhun e lâ tettekûntettekûne. Onların kardeşi Nuh onlara “Takva sahibi olmuyor musunuz?” İnnî lekum resûlun emînemînun. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir Fettekûllâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin. Ve bana itaat Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne. Ve ona tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine Fettekûllâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin. Ve bana itaat Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûnerzelûne. “Sana en basit insanlar tâbî olduğuna göre, biz de mi sana inanalım?” Kâle ve mâ ilmî bimâ kânû ya’melûnya’melûne. “Onların yapmış oldukları şey hakkında benim ilmim bilgim yoktur.” İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş’urûnteş’urûne. Onların hesabı, sadece Rabbime aittir, keşke farkında Ve mâ ene bi târidil mu’minînmu’minîne. Ve ben mü’minleri tardedici kovacak İn ene illâ nezîrun mubînmubînun. Ben sadece apaçık bir nezirim uyarıcıyım.26/ŞUARÂ-116 Kâlû le in lem tentehi yâ nûhule tekûnenne minel mercûmînmercûmîne. Dediler ki “Ey Nuh! Eğer sen, gerçekten bizi uyarmaktan vazgeçmezsen, sen mutlaka taşlananlardan olacaksın.”26/ŞUARÂ-117 Kâle rabbi inne kavmî kezzebûnkezzebûni. Nuh “Rabbim, muhakkak ki kavmim beni tekzip etti yalanladı.” Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men maiye minel mu’minînmu’minîne. Bu durumda benimle onların arasını öyle bir açışla aç ki ve böylece beni ve mü’minlerden benimle beraber olanları Fe enceynâhu ve men meahu fîl fulkil meşhûnmeşhûni. Böylece onu ve onunla beraber olanları, dolu bir gemi içinde Summe agraknâ ba’dul bâkînbâkîne. Sonra Biz, onların arkasında kalanları gemiye binmeyenleri İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet ibret vardır. Ve onların çoğu mü’min olmadılar Allah’a ulaşmayı dilemediler.26/ŞUARÂ-122 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-123 Kezzebet âdunil murselînmurselîne. Ad kavmi, mürselini gönderilen resûlleri tekzip etti yalanladı.26/ŞUARÂ-124 İz kâle lehum ehûhum hûdun e lâ tettekûntettekûne. Onların kardeşi Hud onlara “Siz takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?” İnnî lekum resûlun emînemînun. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-127 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne. Ve ona tebliğime karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine E tebnûne bi kulli rîın âyeten ta’besûnta’besûne. Bütün yüksek tepelere, âyet eserler bina ederek abesle mi iştigal boşuna mı uğraşıyorsunuz ediyorsunuz?26/ŞUARÂ-129 Ve tettehızûne mesânia leallekum tahludûntahludûne. Ve bu dünyada ebedî kalacağınızı umarak, yapıtlar Ve izâ betaştum betaştum cebbârîncebbârîne. Ve yakaladığınız zaman cebirle zorbalıkla yakaladınız zulmettiniz.26/ŞUARÂ-131 Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-132 Vettekûllezî emeddekum bimâ ta’lemûnta’lemûne. Ve bildiğiniz sizlere öğrettiği şeylerle size yardım eden Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin.26/ŞUARÂ-133 Emeddekum bi en’âmin ve benînbenîne. Size hayvanlar ve oğullarla yardım Ve cennâtin ve uyûnuyûnin. Ve bahçelerle ve pınarlarla…26/ŞUARÂ-135 İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîmazîmin. Muhakkak ki ben, azîm günün kıyâmet gününün azabının sizin üzerinize olmasından Kâlû sevâun aleynâ e vaazte em lem tekun minel vâızînvâızîne. “Sen, bize vaazetsen de veya vaazedenlerden olmasan da bizim için eşittir.” İn hâzâ illâ hulukul evvelînevvelîne. Bu ancak evvelkilerin hulûkundan yaratmalarından, uydurmalarından başka bir şey Ve mâ nahnu bi muazzebînmuazzebîne. Ve biz azaplandırılacak Fe kezzebûhu fe ehleknâhum, inne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Böylece onu tekzip ettiler yalanladılar. Biz de bu sebeple onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet ibret vardır. Ve onların çoğu, mü’min olmadılar Allah’a ulaşmayı dilemediler.26/ŞUARÂ-140 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-141 Kezzebet semûdul murselînmurselîne. Semud kavmi de mürselini resûlleri tekzip etti yalanladı.26/ŞUARÂ-142 İz kâle lehum ehûhum sâlihun e lâ tettekûntettekûne. Onların kardeşi Salih da onlara “Siz takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?” İnnî lekum resûlun emînemînun. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-145 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne. Ve ona tebliğime karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine E tutrakûne fî mâ hâhunâ âminînâminîne. Siz, burada bulunduğunuz yerde emin olarak bırakılacak mısınız?26/ŞUARÂ-147 Fî cennâtin ve uyûnuyûnin. Bahçelerde ve pınarlarda…26/ŞUARÂ-148 Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ hedîmhedîmun. Ve ekinler, çiçekleri açılmış hurmalıklar…26/ŞUARÂ-149 Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihînfârihîne. Ve dağlardan maharetle evler oyuyorsunuz yontuyorsunuz.26/ŞUARÂ-150 Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-151 Ve lâ tutîû emral musrifînmusrifîne. Ve müsriflerin haddi aşanların emrine itaat Ellezîne yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûnyuslihûne. Onlar müsrifler, yeryüzünde fesat çıkarırlar ve ıslâh Kâlû innemâ ente minel musahharînmusahharîne. “Sen, sadece büyülenenlerdensin.” Mâ ente illâ beşerun mislunâ, fe’ti bi âyetin in kunte mines sâdikînsâdikîne. Sen, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Öyleyse eğer sen, sadıklardan isen bize bir âyet mucize Kâle hâzihî nâkatun lehâ şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lûmma’lûmin. Salih “İşte bu dişi deve. Su içme hakkı onun. Bilinen belirlenen günlerde de su içme hakkı sizin.” Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîmazîmin. Ve ona kötülükle dokunmayın. Dokunursanız o zaman büyük günün azabı sizi alır yakalar.26/ŞUARÂ-157 Fe akarûhâ fe asbahû nâdimînnâdimîne. Buna rağmen onu kestiler. Sonra da pişman Fe ehazehumul azâbazâbu, inne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Böylece onları azap aldı yakaladı. Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet ibret vardır. Ve onların çoğu mü’min olmadılar Allah’a ulaşmayı dilemediler.26/ŞUARÂ-159 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-160 Kezzebet kavmu lûtınil murselînmurselîne. Lut kavmi de mürselini resûlleri tekzip etti yalanladı.26/ŞUARÂ-161 İz kâle lehum ehûhum lûtun e lâ tettekûntettekûne. Onların kardeşi Lut da onlara “Siz takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?” İnnî lekum resûlun emînemînun. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin. Ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-164 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne. Ve ona tebliğime karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine E te’tûnez zukrâne minel âlemînâlemîne. Siz âlemlerden insanlardan erkeklere mi gidiyorsunuz yaklaşıyorsunuz?26/ŞUARÂ-166 Ve tezerûne mâ halaka lekum rabbukum min ezvâcikum, bel entum kavmun âdûnâdûne. Ve Rabbinizin sizin için yarattığı zevcelerinizi eşleriniz olan kadınlarınızı bırakıyorsunuz. Hayır, siz azgın haddi aşan bir Kâlû le in lem tentehi yâ lûtu le tekûnenne minel muhracînmuhracîne. “Ey Lut! Eğer gerçekten sen, bizi uyarmaktan vazgeçmezsen, sen mutlaka yurdundan ihraç edilenlerden çıkarılanlardan, kovulanlardan olacaksın.” Kâle innî li amelikum minel kâlînkâlîne. “Muhakkak ki ben, sizin amellerinize şiddetle buğzedenlerdenim kızanlardan, tiksinenlerdenim.” Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûnya’melûne. Rabbim, beni ve ehlimi ailemi ve bana tâbî olanları, onların yaptıklarından Fe necceynâhu ve ehlehû ecmaînecmaîne. Bunun üzerine Biz de onu ve ehlini ailesini ve ona tâbî olanları, hepsini İllâ acûzen fîl gâbirîngâbirîne. Geride kalanların içinde bir ihtiyar kadın Lut hanımı Summe demmernel âharînâharîne. Sonra diğerlerini dumura uğrattık nesillerini sona erdirdik.26/ŞUARÂ-173 Ve emtarnâ aleyhim mataramataran, fe sâe matarul munzerînmunzerîne. Ve onların üzerine yağmur yağdırdık. İşte bu uyarılanların yağmuru, çok kötü İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet ibret vardır. Ve onların çoğu mü’min olmadılar Allah’a ulaşmayı dilemediler.26/ŞUARÂ-175 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir yüce Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-176 Kezzebe ashâbul eyketil murselînmurselîne. Eyke halkı da mürselini resûlleri tekzip etti yalanladı.26/ŞUARÂ-177 İz kâle lehum şuaybun e lâ tettekûntettekûne. Şuayb onlara “Siz takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?” İnnî lekum resûlun emînemînun. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir Fettekullâhe ve etîûnetîûni. Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin. Ve bana itaat edin bana tâbî olun.26/ŞUARÂ-180 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne. Ve ona tebliğime karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine Evfûl keyle ve lâ tekûnû minel muhsirînmuhsirîne. Ölçüyü ifa edin mizanınızı eksiye düşürmeyin. Ve muhsirinden nefslerini hüsrana düşürenlerden, kaybettiği dereceler kazandığı derecelerden fazla olanlardan Vezinû bil kıstâsil mustekîmmustekîmi. İstikamet üzere olanların Allah’a ulaşmayı dileyenlerin kıstası ölçüsü ile kaybettiğiniz derecelerden daha fazla derece kazanın Ve lâ tebhasun nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidînmufsidîne. İnsanların şeylerinden kısmayın Allah’a ulaşmayı dilemelerine mani olarak, kazandıkları derecelerin, kaybettiği derecelerden az olmasına sebebiyet vermeyin. Ve buna sebep olarak yeryüzünde fesat çıkararak bozgunculuk Vettekûllezî halakakum vel cibilletel evvelînevvelîne. Ve sizi ve evvelki toplumları yaratana karşı takva sahibi olun Allah’a ulaşmayı dileyin.26/ŞUARÂ-185 Kâlû innemâ ente minel musahharînmusahharîne. “Sen sadece büyülenmişlerdensin.” Ve mâ ente illâ beşerun mislunâ ve in nazunnuke le minel kâzibînkâzibîne. Ve sen, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Ve biz, seni mutlaka yalancılardan Fe eskıt aleynâ kisefen mines semâi in kunte mines sâdıkînsâdıkîne. Öyleyse eğer sen, sadıklardan doğru söyleyenlerden isen üzerimize gökyüzünden bir parça Kâle rabbî a’lemu bi mâ ta’melûnta’melûne. Şuayb “Rabbim, sizin yaptıklarınızı çok iyi bilir.” Fe kezzebûhu fe ehazehum azâbu yevmiz zullehzulleti, innehu kâne azâbe yevmin azîmazîmin. Böylece onu tekzip ettiler yalanladılar. Bunun üzerine, “gölge günün azabı” onları aldı yakaladı. Muhakkak ki o, azîm günün büyük bir günün İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki bunda, mutlaka bir âyet ibret vardır. Ve onların çoğu, mü’min olmadılar Allah’a ulaşmayı dilemediler.26/ŞUARÂ-191 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir yüce, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden.26/ŞUARÂ-192 Ve innehu le tenzîlu rabbil âlemînâlemîne. Ve muhakkak ki O Kur’ân, gerçekten âlemlerin Rabbinden Nezele bihir rûhul emînemînu. O’nu, Ruh’ûl Emin Cebrail Alâ kalbike li tekûne minel munzirînmunzirîne. Nezirlerden uyaranlardan olman için senin Bi lisânin arabiyyin mubînmubînin. Apaçık bir Arap lisanı Ve innehu lefî zuburil evvelînevvelîne. Ve muhakkak ki O, evvelkilerin kitaplarının sayfalarında mutlaka E ve lem yekun lehum âyeten en ya’lemehu ulemâu benî isrâîlisrâîle. Ve Benî İsrail’in ulemasının âlimlerinin O’nu bilmesi, onlar için bir delil olmadı mı?26/ŞUARÂ-198 Ve lev nezzelnâhu alâ ba’dıl a’cemîna’cemîne. Ve eğer Biz, O’nu bir kısım a’cemine Arap olmayan bir gruba Fe karaehu aleyhim mâ kânû bihî mu’minînmu’minîne. Böylece onlara, O’nu okusaydı gene de O’na îmân etmezlerdi mü’min olmazlar, Allah’a ulaşmayı dilemezlerdi.26/ŞUARÂ-200 Kezâlike seleknâhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne. Biz O’nu, mücrimlerin kalplerine işte böyle soktuk işledik.26/ŞUARÂ-201 Lâ yu’minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîmelîme. Onlar elîm azabı görmedikçe O’na îmân etmezler mü’min olmazlar, Allah’a ulaşmayı dilemezlerdi.26/ŞUARÂ-202 Fe ye’tîyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûnyeş’urûne. Böylece o azap, onlara ansızın gelir ve onlar farkında Fe yekûlû hel nahnu munzarûnmunzarûne. “O zaman biz, bekletilenler mühlet verilenler olur muyuz?” E fe bi azâbinâ yesta’cilûnyesta’cilûne. Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?26/ŞUARÂ-205 E fe raeyte in metta’nâhum sinînsinîne. İşte gördün mü? Onları senelerce metalandırsak Summe câehum mâ kânû yûadûnyûadûne. Sonra vaadolundukları şey azap onlara Mâ agnâ anhum mâ kânû yumetteûnyumetteûne. Onların metalandırıldıkları şeyler, onlara fayda vermez onları müstağni kılmaz.26/ŞUARÂ-208 Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munzirûnmunzirûne. Ve hiçbir kasabayı, nezirler olmadıkça ona nezirler göndermedikçe helâk Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimînzâlimîne. Hatırla ki Biz, zalimler zulmedenler Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtînşeyâtînu. Ve O’nu Kur’ân’ı, şeytanlar Ve mâ yenbagî lehum ve mâ yestetîûnyestetîûne. Ve bu, onlara yakışmaz onların harcı değildir ve onlar, buna muktedir İnnehum anis sem’i le ma’zûlûnma’zûlûne. Muhakkak ki onlar, vahyi işitmekten kesin olarak azledilmiş men edilmiş Fe lâ ted’u meallahi ilâhen âhara fe tekûne minel muazzebînmuazzebîne. Öyleyse Allah ile beraber diğer bir ilâha dua etme. O taktirde azap edilenlerden Ve enzir aşîretekel akrebînakrebîne. Ve en yakının olan aşiretini Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minînmu’minîne. Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûnta’melûne. Eğer onlar, sana asi olurlarsa isyan ederlerse, o zaman “Muhakkak ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.” Ve tevekkel alel azîzir rahîmrahîmi. Ve Azîz yüce ve Rahîm olan Rahîm esmasıyla tecelli eden Allah’a tevekkül et O’nu vekil et ve güven.26/ŞUARÂ-218 Ellezî yerâke hîne tekûmtekûmu. O, sen kıyam ettiğin zaman seni Ve tekallubeke fîs sâcidînsâcidîne. Ve secde edenler arasında senin dönmeni de görür.26/ŞUARÂ-220 İnnehu huves semîul alîmalîmu. Muhakkak ki O; O, Sem’î’dir en iyi işten Alîm’dir en iyi bilen.26/ŞUARÂ-221 Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtînşeyâtînu. Şeytanlar kimlere iner size haber vereyim mi?26/ŞUARÂ-222 Tenezzelu alâ kulli effâkin esîmesîmin. İftira eden yalancı günahkârların hepsine Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûnkâzibûne. Onlar, şeytanlara kulak verirler dinlerler ve onların çoğu Veş şuarâu yettebiuhumul gâvungâvune. Ve Allah’a karşı olan şairler; onlara sadece azgınlar tâbî E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûnyehîmûne. Bütün vadilerde onların hayal peşinde koştuklarını görmedin mi?26/ŞUARÂ-226 Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûnyef’alûne. Ve muhakkak ki onlar yapmadıkları şeyleri İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûnyenkalibûne. Âmenû olanlar Allah’a ulaşmayı dileyenler ve amilüssalihat nefs tezkiyesi yapanlar ve Allah’ı çok zikredenler ve kendine zulüm yapıldıktan sonra Allah tarafından yardım edilenler hariç zulmedenler, yakında hangi dönüş yerine cehenneme döneceklerini ulaştırılacaklarını Diğer KonularKuran-ı Kerim Sırasıyla Tüm Sureler ve AnlamlarıKuran-ı Kerim Hakkında BilgiBakara Suresi FaziletleriKısa Namaz SureleriKuran-ı Kerim’de Geçen Şifa Ayetleriİslam Dininin İnanç Esaslarını Konu Alan AyetlerTefsir Nedir? Tefsir Çeşitleri

şuara suresi 78 ayet okuyanlar