🐿️ Toplumun Engellilere Bakış Açısı Anketi

YHRw. Sosyal dışlanma kavramı, ilk olarak 1960’lı yıllarda Fransa’da ortaya çıkmıştır. Bu süreçte diğerlerine nispeten yoksulları kapsayan bu terim, 1970’li yıllarda bir sosyal sorun olarak tanımlanmıştır. 1974 yılında yayınlanan “Les Exclus Un Francais Sur Dix” “Dışlanmışlar On Fransız’dan Biri” adlı kitapta, soyutlanan kesimin sadece yoksullar olmadığı aynı zamanda zihinsel ve bedensel engelli bireylerin de soyutlandığı belirtilmiş ve bu bireylerin sosyal koruma kapsamına dâhil edilmediği ifade edilmiştir Ergüden, 2008 6. Tarihsel süreçte, engelli bireylerin normal bireylerden farklı olan yönlerini açıklayabilmek amacıyla çeşitli inanç ve düşünce sistemleri geliştirilmiş, ancak geliştirilen inanç ve düşünce sistemlerinde genel anlamda engelli bireyler toplumdan soyutlanma, suçlanma ve cezalandırılmalara maruz kalmıştır Ergüden, 2008 7-8. Bu bağlamda tarih boyunca engelli bireylerin olumsuz durumlara maruz kaldıkları belirtilebilir. Günümüzde de varlığını sürdüren bu durum ve engellilik algısının, geçmişte oluşan birikimlerin günümüze yansıması olduğunu belirtebiliriz. Engelli olmanın sebebi olarak, ahlaki çöküntü, içerisinde şeytan olmasından veya ahlak yoksunluğundan kaynaklandığı düşünülmüştür. Öte yandan, uzun bir süre zarfı boyunca engelli bireyler ve aileleri utanç ve damgalanma duygularına maruz kalmış ve hayatları süresince engelli olmayı üzerlerinde kara bir leke gibi taşımak zorunda kalmışlardır Arıkan, 2002 14. Engelli olarak dünya’ya gelme ya da sonradan herhangi bir hastalık veya kaza nedeni ile engelli olma bireyin bir suçu olarak görülmekte ve bu düşünce günümüzde dâhi varlığını sürdürmektedir. Bu anlamda engelli bireylerin toplumdan soyutlanması, herhangi bir hususa lâyık görülmemesi ve alay edilmesi var olan bu düşüncelerin bir sonucudur. Mevcut algı zaman içerisinde yıkılmasından ziyade şekil değiştirerek günümüze değin varlığını sürdürmüştür. Bahsi geçen nedenler ve gerekçeler ışığında nüfus içerisinde önemli bir paya sahip olan engelli bireyler, toplumsal hayatta gerek engellerinden kaynaklı gerekse de yaşamın onlara uygun şekilde düzenlenmemesi dolayısıyla engellilik algısına maruz kalmakta ve toplumdan soyutlanmaktadırlar. Mevcut algı sonucunda engelli bireylerin bazıları toplumsal soyutlanmadan etkilenmeyerek bir şekilde hayata tutunmayı başarabilirken, bazıları da aşırı derecede etkilenebilmekte ve hayatlarını katlanılamaz derecede zorlaştırabilmektedir. Engelli bireylerin istihdam alanlarında ayrımcılık ile karşı karşıya kaldıkları bilinen bir gerçektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından tarihinde 48/96 sayılı karar ile sakatlar için fırsat eşitliği hususunda Birleşmiş Milletlerin Standart Kuralları kabul edilmiştir. Söz konusu kuralların yedinci maddesinde, istihdam ile ilgili kanunların ve tüzüklerin, engelli bireylere karşı ayrım oluşturmayan ve engelli bireylerin istihdam edilmesi konusunda engeller koymayacak şekilde olması zorunluluğu vardır. Ayrıca söz konusu kuralda, devletin engelli bireylerin haklarını ve özellikle istihdam kapsamında gereksinimlerini kabul etmeleri gerektiği belirtilmiştir Baybora, 2010 256. İstihdam alanının yanı sıra engelli bireylerin hayatın tüm süreçlerinde maruz kaldıkları ayrımcılık, soyutlanma vb. durumları engellemek ve onları toplumsal yaşama kazandırma amacıyla gerek dünya’da gerek ülkemizde çeşitli kurallar belirlenmiş ve uygulanmıştır. Bu kapsamda geçmişten bugüne değin yapılan çalışmalara aşağıda değinilmektedir. 1972 yılında İngiltere’de engellilere karşı oluşturulan ayrımcılıkla mücadele edebilmek amacıyla engelli kişiler ve Paul Hunt tarafından kurulan UPIAS The Union of the Physically Impaired Against Segregation/Fiziksel Ayrımcılığa Karşı Birlik en verimli örgüt olmuştur. Söz konusu örgütün kurulmasından kısa bir zaman sonra engelli bireyler toplum tarafından benimsenmiştir. İngiltere’nin ilk sakat örgütü olan UPIAS dünya’daki engelli örgütleri arasında kendini en iyi geliştirmiş örgüt konumundadır Demircioğlu, 2009 19. Bütün dünyada engellilik konusu evrensel normlara dayandırılmakta ve devletlere bu kapsamda önemli sorumluluklar verilmektedir. Engelli bireyler genel anlamda toplumda en dezavantajlı grup olarak tanımlanmakta ve şüphesiz sosyal hayatın bütün süreçlerinde engellerle karşılaşmaktadırlar. Söz konusu engeller bireyleri sahip oldukları eksikliklerinden ortaya çıkan engellere kıyasla daha fazla kısıtlamaktadır. Amsterdam Antlaşması’nın kapsamında yer alan bir madde engelli bireylere yönelik dışlanma ile mücadeleyi kapsamaktadır. Söz konusu madde ışığında Avrupa Konseyi 1999 yılında ayrımcılıkla mücadele için paket programı hazırlamıştır. Mevcut program engelli bireylerin istihdam edilme ve iş hayatı süresinde karşılaştıkları ayrımcılığa yönelik olarak Avrupa Birliği genelinde bir direktif yayımlanarak, önlem amaçlı tedbirler alınması için gerekli çalışmaların hazırlanmasını önermiştir. Bu bağlamda üye ülkeler tarafından, engelli bireylerin erişilebilirliğini artırma amaçlı çeşitli düzenlemeler oluşturulmuştur. Engelli bireylerin ve yaşlı kişilerin bilgi toplumundan yararlanması için erişimlerini ve katılımlarını artırabilmek için özel standartlar oluşturulmaktadır. Bu standartlarda amaç engelli tüketicilerin sahip olduğu hakları koruyabilmektir. İstihdamları için açılan iş sınavları ve işe alınma prosedürlerinin engelli bireylere uyarlanmasına, engelli bireylere yönelik mesleki eğitim ve iş yerlerinin uygun şekilde çalışılabilecek şekilde düzenlenmesine karar verilmiştir. Engelli bireylere yönelik danışmanlık hizmetleri, ayrımcılığa karşı oluşturulan çeşitli eylemler, farkındalık oluşturabilmek ve engelli bireylere yönelik sosyal ve kültürel aktiviteler, söz konusu aktivitelere erişilebilirlik sağlanması ve istihdam hususunda eşitlik sağlayabilmek hususlarında da ayrımcılığa karşı topluluk tarafından kararlar alınmıştır Aktuğ, 2008 7-8. Mekânların fiziki olarak düzenlemeleri tüm insanların sosyal hayata katılması ve yaşamın kalitesini artırması hususunda önem arz etmektedir. Türk Ceza Kanunun 122. Maddesindeki değişiklik ile engelli bireyleri de kapsayan ve 2014 yılında son şeklini alan yasaya göre, bireylerin engelinden ötürü dışlayan ve ayrımcılık yapan kişilere bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası verilecektir. Ayrıca bahsi geçen madde ışığında engelli bireyler için iç ve dış mekân ihtiyaçları ifade edilmiştir. Bu doğrultuda kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmi yapılar, mekânlar ve yollar gibi alanlar engelli bireylere yönelik olarak düzenlenecektir Yılmaz, 2005 76. Engelli türlerinden herhangi birine sahip bireyler çeşitli bakım, rehabilitasyon, danışmanlık hizmetlerine ve başkalarının yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu anlamda engelli bireylerin gerek günlük hayatlarını idâme ettirebilmelerinde gerekse de sosyal ve kültürel aktivitelerini yerine getirebilmelerinde onlara özel yapılan uygulamalar büyük önem arz etmektedir. Ulaşımdan erişilebilirliğe kadar uzanan bu çerçevede yapılan uygulamalar engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak ve diğer bireylerden kendilerini farksız hissetmelerini sağlayarak toplumdan kendilerini dışlamalarını engelleyecektir. Bir istihdam yaratma alanı olarak sivil toplum, belediye ve üniversite işbirliği tarafından oluşturulan “Bursa Yıldırım Belediyesi Sosyal Yaşam Merkezi Projesi” yaklaşık üç yıldır varlığını sürdürmektedir. Projede amaç engelli bireylerin sorunlarına çözüm üretebilmek hayatı paylaşarak toplum ile kaynaşmalarını sağlamaktır. Ayrıca engelli bireylerin engel türüne göre değil de yalnız engellilik seviyesini baz alarak eğitim, öğretim, bakım ve rehabilitasyon gibi alanlarda diğer bireyler ile kaynaşmalarını sağlayarak topluma kazandırmak da amaçlanmaktadır. Öte yandan toplumda özürlü imajını pozitif yönde değiştirebilmek, engelli bireylere istihdam imkânı sunmak, ailelerin engelli çocuklara karşı oluşan gelecek kaygısını yok edebilmek, toplum tarafından belediyelere bakış açısını değiştirebilmek, diğer bireylerin de engelli bireyler ile bir arada yaşamasını sağlayarak toplumun zihninde varlığını sürdüren engellilik algısını yıkmak hedeflenmektedir. Yani projenin temelini engelli bireyleri toplumdan soyutlayarak onlara özel bir alan oluşturmak değil, bilakis engelli bireylerin, engelli olmayan kişiler ile birlikte paylaşım yaşamasını ve toplum ile bir bütün olmasını sağlamaktır Aytaç, 2010 138-139. Gerçekleştirilen projede de ifade edildiği gibi toplumsal soyutlanmayı ortadan kaldırabilmek ancak kaynaşma ortamını sağlamak engelsiz çevre ve tüm bireylerin bir arada olabileceği etkinlik, aktivite vb. unsurları sağlamak ile mümkün olabilmektedir. Öte yandan toplumsal soyutlanmayı ortadan kaldırabilmeyi başarabilmiş toplumların engellilik algılarını da yıktıkları öngörülmektedir. Çünkü engellilik algısı, engelli bireyler ile iletişim eksikliği, sosyal hayatta karşılaşmama, korku, acıma, utanma vb. duyguları ile onlardan uzak durarak oluşmakta ve gelişmektedir. İlk başlarda iyi niyetle dâhi olsa engelli bireylerden uzaklaşmak akabinde onlara karşı duygu eksikliğini ve onları görmezden gelmeyi oluşturarak ilerleyen süreçte zihinlerde engellilik algısını yaratacaktır. Tabiki söz konusu süreç, engellilik algısı oluşma/oluşmama durumu kişilerin demografik özelliklerinin yanı sıra sahip oldukları çevre yapısına göre de değişiklik göstermektedir. Engelli bireylere yönelik olan ayrımcılık ve önyargı hususları hakkında Finkelstein gibi bazı sosyologlar çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Mevcut çalışmalarda, engelli bireylerin normal kişilere kıyasla toplumda daha dezavantajlı grup olarak tanımlanmasında, onların normal insanlar tarafından “özürlü” olarak algılanmasının neden olduğu ileri sürülmektedir. Aslında engellilik, engelli olmayan kişilerin istek ve taleplerine göre tasarlanmış sosyo-kültürel ve ekonomik çevre tarafından normal olarak yerine getirilen aktiviteler üzerinde odaklanmaktadır. Bu bağlamda engellilik, bir baskı şekli olarak tanımlanabilir çünkü olağan sistem kapsamında engelli birey, toplum tarafından oluşturulan ayrımcılık ile baş başa kalmaktadır Aydın, 2013 35-36. Site yöneticisinin notu Bu haber eklendi foruma daha önce Sabancı Vakfı'nın desteklediği 'Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu' projesi Türkiye'de engelli vatandaşlara bakışı gözler önüne seriyor. Türk halkının yüzde 70'i engelli komşu istemiyor, yüzde 57'si ise engellilerin ayrı okullarda okumasını destekliyor. [/FONT][/COLOR] Engelli ayrımcılığını engelli ve engelsizlerin bakış açısıyla gözler önüne seren anket çalışması, engelsiz bireylerin engelli bireylere yönelik algılarını yansıtması açısından çarpıcı veriler ortaya koydu. Görme Özürlüler Derneği GÖZDER ve Türkiye Kas Hastalıkları DerneğiKASDER ortaklığı ile yürütülen proje kapsamında yürütülen “Ayrımcılığı Önle” projesinde Türkiye’nin her bölgesinden farklı alanlarda çalışan 32 sivil toplum kuruluşu bir araya getirilerek “ayrımcılığı önle platformu” kuruldu ve hak temelli eğitimler verildi. Yapılan çalışmalar sonucunda ayrımcılık ile ilgili kamuoyuna öneriler sunulurken, ayrımcılık konusunda farkındalık yaratmak amacıyla da bir kısa film hazırlandı. 9 İLDE ARAŞTIRMA YAPILDI Ayrımcılığı Önle projesi kapsamında halkın ayrımcılığa bakışının tespit edilmesi için bir kamuoyu araştırması yapıldı. Engelli Konumlandırma, Algı ve Ayrımcılık Araştırması, engelli ve engelsiz olmak üzere iki farklı gruba uygulandı. Anket, Türkiye’nin genel demografik yapısını yansıtacak şekilde 9 ilde 241 engelli ve 178 engelsiz kişiyle yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirildi. TÜRK HALKI ENGELLİ KOMŞU İSTEMİYOR Anket sonuçlarına göre, toplumun önemli bir bölümü, engelliler için ayrı okullar yapılmasını % destekliyor. Engelsiz kişiler, engellilere yönelik özel yapılmış mahalle ya da site projelerine destek vermezken % buna sebep olarak engellilerin toplumdan soyutlanmamaları gerektiğini % gösteriyor. Bununla birlikte engelsiz kişilerin % gibi ezici bir çoğunluğu ortopedik engelli bir komşu istemediğini belirtiyor. FARKINDA OLMADAN AYRIMCILIK YAPILIYOR Engellilerin engelsizlere bakış açısıyla ilgili bu çelişkili durumu Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platform Koordinatörü Süleyman Akbulut şu sözlerle açıklıyor “Toplum, engelli bireyler için uygun olduğunu düşündüğü birçok tutum ya da algıyla aslında farkında olmadan ayrımcılık yapıyor. Engelliler için ayrı okullar yapılması fikri de, bu düşüncenin bir ürünü. Engellilere göre yapılmış okullarda onlara uygun koşullar yaratılacağı düşüncesi bu bakış açısının temelinde yatıyor. Ancak, engellilerin eğitim hakkı, yaşıtlarıyla aynı okullarda ve onları toplumun diğer kesimlerinden ayırmadan kullanılması gereken bir haktır. Kaldı ki, kanunlarımız bütün okulların engellilerin erişimine uygun olma zorunluluğu getirmektedir. Engelli bireylerin komşu olarak istenmemesinde de engelliler hakkındaki bilinçsizlik ve önyargılardan kaynaklanan bakış açısı yatıyor. Zira toplumdaki birçok kişi, örneğin zihinsel engelli birinin, kendisine zarar verebileceği ya da gürültü yapabileceği gibi kaygılar besleyebiliyor. Ya da ortopedik engelli kişinin apartmanın görünümünü değiştirecek ya da mali yük getirecek rampa, asansör vb düzenlemeler yaptıracağı için komşu olarak görmek istemeyebiliyor.” ENGELLİLER EVDEN ÇALIŞSIN Ankete katılan engelsiz bireylerin büyük bir çoğunluğu %98,9 engellilerin çalışması gerektiğini belirtirken, % engellilerin evden çalışmasına destek veriyor. Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platform Koordinatörü Süleyman Akbulut konuyla ilgili olarak şunları söyledi “Evden çalışmanın uygunluğu tartışılmakla birlikte, engellilik kimliğine yapıştırılmış bir sektör olarak algılanması engelliye yönelik bir ayrımcılık sonucu doğurabilir. Engelinden dolayı dış mekanlarda çalışmasına imkan olmayan engelliler ve evden çalışmak isteyen engelliler dışındaki her engellinin, bu şekilde yaratılacak bir sektöre yönlendirilmesi de sakıncalar içermektedir. Zira bu şekilde çalışmanın sosyal boyutu gözden kaçırılmış olacaktır. Engelli birey, çalışırken sadece gelir elde etmekle kalmaz, sosyalleşir de.” ENGELLİLER EVE KAPANDI Engelliler ile yapılan anket sonuçları ise, toplum içinde karşılaştıkları zorluklar nedeniyle engellilerin toplumdan kendilerini soyutladıklarını gösteriyor. Engelliler, engelsiz bireylerin aksine toplumdan ayrı bir şekilde birarada oturacakları siteler yapılmasına olumlu bakarken % evden çalışma projelerini destekliyor % Anket, engellilerin sosyal yaşamları ve gündelik hayatta karşılarına çıkan zorluklar konusunda da çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Ankete katılan engelli bireylerin %70’i çalışmazken, büyük bir çoğunluğu ailesi ile birlikte yaşıyor. Engelliler, boş zamanlarını bilgisayar % ve televizyon % ile değerlendirirken, % yaz tatillerini evlerinde geçiriyor. Engelliler şehir içi seyahatlerinde karşılaştıkları sorunları da dile getiriyor. Ankete katılanların % otobüs duraklarında engelliler için bilgilendirmenin olmadığını, % otobüs, metro ve metrobüse binmede sorun yaşadıklarını söylüyor. AMAÇ KALICI FARK YARATMAK Sabancı Vakfı, Türkiye’deki mevcut durumu, ulusal mevzuatı, uluslararası sözleşmeleri ve Avrupa Birliği düzeyindeki gelişmeleri göz önünde bulundurarak, engellilerin hayatında olumlu yönde kalıcı farklar yaratacak projeleri destekliyor. Vakfın Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında desteklediği engelli yaklaşımına sahip 14 proje; engellilerin topluma daha fazla katılıp, eşit fırsatlardan daha fazla faydalanmalarını amaçlıyor. Sabancı Vakfı, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin uygulanması için Avrupa Vakıflar Merkezi Engellilerin İnsan Hakları Avrupa Vakıflar Konsorsiyumu’nun tek Türk üyesi konumunda bulunuyor. Vakıf, uluslararası çalışmalar kapsamında ayrıca ABD’de bulunan Perkins Görme Engelliler Okulu ile Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu arasındaki ortak bir öğretmen değişim programını da destekliyor. Sabancı Vakfı tarafından yaptırılan Metin Sabancı Spastik Çocuklar Merkezi’nde özel gereksinime ihtiyaç duyan çocukların ve gençlerin daha iyi koşullarda bakımlarının yanı sıra iyileştirme ve sosyalleştirme çalışmaları sürdürülürken, Metin Sabancı Okullarında anaokulu ve ilkokul eğitimi veriliyor. Ayrıca Vakıf, engellilerin eğitimine katkı sağlamak üzere her sene görme, işitme ve ortopedik engelli olan ve üniversite giriş sınavlarında en üst sırada bulunan 5’er öğrenciye burs veriyor.[/LEFT] haberin linki; Engelli komşu istenmiyor - Hürriyet SAĞLIK Merhaba arkadaşlar, Afyondaki engellilerin sosyal, ekonomik ve kentsel yaşama uyumu ve karşılaştıkları sorunlar hakkında yaptığımız alan çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu alan çalışmasını 2004 yılında öğrencisi olduğum Afyon Kocatepe Üniversinde okuyan bir gurup arkadaşla yaptık. Elbette 2004 yılından bu güne gerek istatistik gerekse sosyolojik yapıda değişimler olmuştur. Ancak bu değişimlerin Türkiye’nin yapısı gereği çokta fazla olmadığı kanaatindeyim. ÖNSÖZ UNESCO’nun yaptığı araştırmalar, ülkemiz nüfusunun %14’’ünün engelli olduğunu göstermektedir. Yaklaşık kişinin engelli olduğu anlamına gelen bu oran, hayli yüksektir. Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nün işbirliği ile gerçekleştirdiği engelliler araştırmasının resmi sonucuna göre ise ülkemizdeki 68 622 559 nüfusun 8 431 937’si engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır2002. Bu da ülke nüfusumuzun % engelli bireylerden oluştuğunu göstermektedir. Bu bireylerin kent yaşamına katımlarını sağlıklı bireyler seviyesine çıkarmak için çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizdeki bu sorun, dünyanın diğer ülkelerinde de yaşanmaktadır. Bu sorununun aşılabilmesine yönelik olarak, Avrupa Birliği tarafından 2003 yılının Engelliler Yılı olarak kabul edilmiş olması, bunun önemli bir göstergesidir. Ülkemizin büyük kısmının engelli olduğunu belirtmiştik. Fakat yapılan engelli sayımları da yetersizdir zira bu engelli bireylerin ne kadarının köyde ne kadarının kentte yaşadığı, gelir seviyelerinin ne olduğu, sosyal, kültürel ve eğitim durumlarının belirsizliği sorunun çözümünde engel teşkil etmektedir. Şüphesiz engelli vatandaşlarımızın topluma kazandırılması ülkemizin büyük bir sorunudur. Son yıllarda yapılan çalışmalar artış gösterse de yetersiz kalmaktadır. Artık engellilerin sorunlarına duyarsız kalmak engel olarak kabul edilmektedir. Biz de bu soruna duyarsız kalmak istemedik ve Afyon’daki engelli bireylerin kent yaşamına katılımları esnasında yaşadıkları güçlükleri açıklamak babında bir araştırma yaptık. Bu araştırmamızda, değerli yardımlarını esirgemeyen tüm engellilere, anket çalışmalarımıza katılan, Afyon Sakatlar Derneği Üyelerine ve anketimize iştirak eden tüm katılımcılara teşekkürü bir borç biliriz. Şahsımızdan kaynaklanan hatalardan dolayı şimdiden özür dileriz. GİRİŞ Dünyaya gelen her insanın evrende var olan olanaklardan yararlanmaya doğal bir hakkı vardır. Çünkü onlar da bir bireydir ve bu evrenin bir parçasıdır. Bunun yanı sıra kendisine uygun olan bir konuma gelme hakkı vardır. Kuşkusuz ki bu hak kişisel ve çevresel etmenlerle kimi sınırlılıklarla karşılaşır. Fakat bireyin bu sınırlılıkları da aşma hakkı vardır. Evrende bedensel engelli olarak tanımlanan bireylerinde engelli olmayan bireyler gibi tüm haklardan yararlanması gerekse de ne yazık ki kimi kez özürlerinden kimi kez çevrelerinden kaynaklanan nedenlerle bu insanlar bazı haklardan yararlanamamaktadır. Çünkü özürleri ve çevre onların karşısına kimi engeller çıkarmaktadır. Bu engellerin başında da bireylerin kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak olan eğitsel düzenlemelerden tam anlamıyla faydalanamamalarından kaynaklanmaktadır. Anayasamızın öngördüğü hükümler doğrultusunda çıkarılan yasalarımız, yönetmeliklerimiz de engellileri bazı yönleriyle ayrıcalıklı bireyler olarak görmek değil bu bireylerinde var olan sosyal, bedensel, zihinsel, yeteneklerini geliştirmek ve onları üreten bireyler olarak topluma katmak fikrini gütmektedir. Bedensel engelli çocukların yada bireylerin eğitilmeleri kendi kendilerine yetebilmeleri, çevresine uyum sağlayabilmeleri üretim sürecine katılmaları en temel süreçtir. Toplumumuzun sakat, hasta, hastalıklı kavramlarına bakışı ve yaklaşımı farklıdır. Sakatlık, toplum tarafından, güçsüzlük, çaresizlik, acıma ve acınma nedeni olarak algılanmaktadır. Sosyal hukuk devleti olmanın gereğinden biri de engellilerin sağlık, eğitim, istihdam, ulaşım sorunlarını çözülmesidir. Toplumun engelli olmayan kesimi de şunu asla göz ardı etmemelidir ki yüzde doksan dokuz oranında herkes potansiyel engellidir. Bu bağlamda gelişmekte olan ülkemizde toplumun engelliler hakkında, engellilerin toplum hakkında önyargılardan arınmış, karşılıklı anlayış, sevgi, dayanışma ve bütünleşmeyi sağlaması gerekir. İşte bu süreç içerisinde engellilerin kent hayatına katılmaları esnasında karşılaştıkları güçlükleri ve onların sorunlarını daha iyi anlayabilmek için Afyon’da bulunan engelli dernekleri ve ulaşabildiğim engelli bireylerle ilgili araştırma yaptım. Afyon Sakatlar Derneği araştırmamızın merkez noktasını teşkil etti. Ayrıca kurumlarda çalışan engelli bireylere de ulaşma imkanı buldum netice itibariyle 41 kişiyi ankete tabi tuttum. Anket sırasında karşılaştığımız birçok güçlük oldu fakat engelli bireylerin bize gösterdiği ilgi bize bu güçlükleri unutturdu. Bu araştırmada izlenen yol sorunlara dikkat çekerek bu noktalarda açıklayıcı ve çözümleyici öneriler getirerek bu konuyla ilgili olarak yürütülen çalışmalara destek olmak ve katkı yapmaktır. Zaten bölüm sonunda vereceğimiz “Öneriler” kısmında kaynaklardan derlediğimiz, yazılı ve görsel basından elde ettiğimiz ve internetten ulaştığımız bilgileri ve çözüm önerilerini analiz ederek bilgilerinize sunmaya çalışacağız. İZLENEN YOL VE ARAŞTIRMA HAKKINDA GENEL BİLGİLER a. Problem Engellilerin kentsel yaşamın alanlarından sosyal faaliyet, iş bulma, eğitim,sosyal ilişkiler ve beledi hizmetlerden faydalanmalarındaki güçlükler engellilerden mi, toplumun kendisinden mi, yoksa engellilere hizmet götürmekle yükümlü şahsi veya tüzel kişiliklerden mi kaynaklanmaktadır. b. Araştırmanın Amacı Bu alan araştırması ilk olarak Sosyal Bilimlerde Saha Araştırma ve Uygulama Teknikleri dersi için 2004 Bahar döneminde yapılmak üzere bir ödev niteliğinde hazırlanmıştır. Daha sonra ise engellilerin kent yaşamına katılımlarını etkileyen psikolojik ve fiziksel faktörleri ortaya çıkarmak ve bunların etkililik derecelerini belirlemeye çalışmaktır. c. Araştırmanın Önemi Öncelikle sosyal bilimlerde araştırma yapmayı öğrenmemiz açısından önemlidir. Ayrıca Engellilerimize kentsel yaşama katılmaları sırasında bütün alanlarda daha iyi ve engelli olmayan bireylerle eşit koşullar sağlanması ve uygun politikalar üretilmesi için gerekli bilgi ve verilerin toplanması, bedensel engellilere yönelik çalışma yapan kuruluşların projelerini desteklemeleri açısından önem taşımaktadır. * Kendisiyle barışık engelini kabullenmiş bir iş sahibi engelliler bu özellikleri taşımayan engellilere oranla kent yaşamına daha uyumlulardır. * Ailesinin eğitim ve gelir seviyesi yüksek olan bedensel engelli bireylerin hayata uyum süreci daha kolaydır. *Engellilerin kent yaşamına katılmaları sürecinde, karşılaştığı güçlükler, engelliler engelli dernekleri ve toplumla ilişkilerine bağlıdır. *Engellilerin, kent yaşamının zorluklarını yenmeleri aldıkları eğitimin niteliğine bağlıdır. Yaş Toplumsal araştırmaların en temel değişkenleri arasındadır. Bireyin yaşı ile olayları değerlendirmesi arasında bir ilişki söz konusudur. Gelir gelir seviyesi bireyin yaşam biçimini ve yaşam kalitesini değiştirmede som derece önemli bir etkendir. Eğitim Bireyin öğrenim durumu da yaş değişkeninde olduğu gibi olayları değerlendirme de farklılıklar yaratır. Engel çeşidi Bireyin engelinin çeşidi kent yaşamına katılımıyla yakından alakalıdır. g. Sınırlılıkları Veri toplama aşamasındaki sınırlılıklar ile proje aşamasındaki sınırlılıklar arasında farklılık vardır. Veri toplarken karşılaşılan sınırlılıklar daha fazladır. Proje aşamasında evren olarak Afyon şehrinde bulunan bedensel engelliler alınmıştır. Afyon Sakatlar Derneğinde 550 üye olduğu söylendi ama anket formlarımızı oraya 4 gün süreyle bırakmamıza ve devamlı kontrol etmemize rağmen yeterli sayıya ulaşamadık. Bu açığımızı farklı yerlerde gidermeye çalıştık. Ankete katılan engelliler bize oldukça duyarlı yaklaştı fakat bazıları biraz çekindi bizde onlara isimlerinin ve yazdıklarının bizde saklı tutulacağını belirttik. Bize ikramlarda bulundular ve kendileriyle ilgilendiğimiz için bize teşekkür ettiler ayrıca çalışmalarımızın devamını dilediler. h. Veri Toplama Teknikleri ve Araçları Anket kağıtları araştırmacı tarafından uygulanmıştır. 41 kişi ile anket yapılmıştır. Evren olarak seçilen Afyon şehrindeki bedensel engelliler ile Afyon Sakatlar Derneği ÜyeleriASD, Gazi ve Şehit Aileleri Derneği Üyeleri, Belediye Çalışanları, üniversite ve lise öğrencileri ile anket yapılmıştır. Ankete katılan bireylerin anket formunu doldururken zorlanmadıkları görülmüştür. Örneklemin büyük bir çoğunluğunu ASD üyeleri oluşturmuştur ı. Değerlendirme verilerin yorumlanmasında kullanılan SPSS programı üzerine çalışmalar yapılmıştır. Temel bilgiler alındıktan sonra, veri tabanını oluşturmak için sorular ve cevaplar için SPSS programına girilmiştir bu işlemlerin ardından tek tek anket kağıtları alınarak, veriler girilmiş, sonuçların yer aldığı tablolar çıkartılmış ve son olarak yorumlama aşamasına getirilmiştir. j. Evren Afyon şehrinde bulunan bedensel engelliler. Seçimi Araştırma evrenimde hiçbir değişiklik yapmadım. Afyon’ da ki bedensel engelliler için anket soruları hazırlayıp, onları ankete tabi tuttum. Yaptığım ön araştırma sonucunda Afyon’daki bedensel engelliler derneğine 550 üye kayıtlı olduğunu fakat derneğe üye olmayan , kent yaşamına katılamayan yani evlerinden çıkamayan engellilerin bu sayıdan en az 4 kat fazla olduğunu tespit ettim. Ankete tabi tuttuğum kişiler; Özürlüler derneğine üye olan 27 engelli, Belediyede çalışan 3 engelli, Gaziler ve Şehitler Derneğine üye olan 8 engelli, Üniversite öğrencisi olan 4 engellidir. Toplam 42 kişiyle anket yapacağım. Araştırmam buna müsait olduğu için basit tesadüfi örneklemi kullanacağım. 3. VERİLERİN SUNULMASI VE YORUMLANMASI 1. Genel Karakteristikler 41 kişiye uygulanan anket sorularının 4’ü yaş, eğitim, medeni durum ve hayatın en büyük kısmının geçirildiği yer gibi değişkenlerden oluşan ve katılımcıların genel karakteristiklerini tespit etmek amacıyla yöneltilmiş sorulardan oluşmaktadır. a. Yaş Yaş kategorisi önemli bir değişkendir. 18 yaşındaki bir bireyle 35 yaşındaki bir birey elbette ki farklı şeyler düşünecek, hayata farklı bakacaklardır, ilgi ve tutumları farklı olacaktır. Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere ankete katılan bireylerin yaşları birbirine yakın vaziyette yığılma noktalarına bakacak olursak birinci yığılma noktası %40 ile 18-25 yaş arası ikinci nokta ise %38 ile 26-33 yaşları arasıdır. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz ulaşabildiğimiz insanların % 18-33 yaşları arasında olduğuna göre yaşlı ve çocuk engellilerin sosyal hayata katılımları düşüktür. b. Eğitim Durumları Eğitim hayatımızın bütününü etkileyen bir kavram ve bireylerin dünyadaki konumunu rol ve statüsünü belirleyen çok önemli bir olgudur. Eğitim ile insan ilişkileri arasında bir doğrudanlık sözkonusudur. Eğitimli bireyin eğitim almamış bireyden farkı belki birazda sosyal ilişkileri ve bu ilişkilerin tarzıdır. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere % bir payla lise ve dengi mezunu engelliler yığılma noktasını oluşturmakta onu %19’luk bir payla ilkokul mezunları takip etmektedir. Bu da bize engelli olmanın eğitim almak konusunda bir dezavantaj oluşturduğu izlenimini yaratmaktadır. Zira lisans mezunlarının payı % gibi düşük bir rakamdır. Fakat bu oranı ülke standartlarımızla karşılaştırdığımızda normal sınırlar içerisindedir. c. Medeni Durum Tablo 3- Medeni Durum MEDENİ DURUM Anketimize katılan engelli bireylerin yarısının bekar, hemen hemen diğer yarısının da evli olduğunu yukarıdaki tablodan görmekteyiz. Bu da bizde bedensel engelin evlilik yapma konusunda fazla bir sorun yaratmadığı fikrini oluşturuyor. d. Yaşanılan Yer Tablo 4- Yaşanılan Yer HAYATINIZI GEÇİRDİĞİNİZ YER Tabloya göre engelli bireylerin % bölümü il merkezinde yaşamaktadır. Onu % 31 ile köyde yaşayanlar izlemektedir. Toplamda ise % 55’lik bir kısım il dışında hayatını geçirmektedir. Bunların içine il merkezine gidiş geliş yapanlarda dahildir. 2. Sosyal Yaşamın Bedensel Engelliler Üzerindeki Etkileri Bu bölüm araştırmamızın kilit noktasını oluşturmaktadır. Çünkü araştırmayı yapmamızın amacı Bedensel engellinin kent yaşamına katılımındaki –eğer varsa- sorunlarını somut verilerle ortaya koymaktır. a. Ulaşım Faktörü Tablo 5-Ulaşım faktörü ULAŞIM HİZMETLERİNDEN YETERİNCE FAYDALANIYOR MUSUNUZ Tabloda da görüldüğü gibi ankete katılanların yarısından fazlası, Afyondaki ulaşım hizmetlerinden faydalanamamakta. Sadece %14,3’lük bir kesim ulaşım hizmetlerinden faydalanmaktadır. Sosyal yaşama katılmadaki bu düşük oran ulaşım faktörünün engellinin yaşamsal faaliyetlerin önündeki en büyük engellerden biri olduğunun göstergesidir. Engel ulaşımda da büyük bir sorun teşkil etmektedir. b. Altyapı Faktörü Tablo 6- Alt Yapı Faktörü ALT YAPIDAN YETERİNCE FAYDALANABİLİYOMUSUNUZ ? Tablonun bize gösterdiği; sadece % 10’luk bir kısmın altyapı çalışmalarından yeterince faydalanabildiğini geriye kalan kısmın % 48’inin hiç faydalanamadığını, % 43’lük kısmın ise bazen faydalanabildiğini gösteriyor. Ulaşımda olduğu gibi altyapıda da ki bunlar iç içe olgulardır. Engelin yaşama standartlarını düşürdüğünü ve kent yaşamına katılımda problem oluşturduğunu anlamaktayız. Aslında gelişmiş toplumlarda engelliler, altyapı hizmetlerinden yeterince faydalanabilmektedir. Fakat ülkemizde bırakın engellileri, sağlıklı vatandaşlarımızın bile tam anlamıyla faydalanamadığı bir altyapı söz konusudur. Böyle bir ortamda engelli olmak işleri daha da zorlaştırmaktadır. c. Eğitim Faktörü Tablo 7- Eğitim Faktörü EĞİTİM DURUMU Hipotez sorularımızdan birini teşkil eden ve değişkenlerimizden biri olan eğitim faktörünün, engellilerin sosyal yaşama katılımındaki etkisini incelemek üzere yukarıdaki soruyu sorduk. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere % bir payla lise ve dengi mezunu engelliler yığılma noktasını oluşturmakta onu %19’luk bir payla ilkokul mezunları takip etmektedir. Bu da bize engelli olmanın eğitim almak konusunda bir dezavantaj oluşturduğu izlenimini yaratmaktadır. Zira lisans mezunlarının payı % gibi düşük bir rakamdır. Fakat bu oranı ülke standartlarımızla karşılaştırdığımızda normal sınırlar içerisindedirDaha fazla ayrıntı için bkz. Tablo 2 d. Gelir Seviyesi Faktörü Yukarıdaki daire grafik bedensel engellilerimizin gelir durumunu göster- mektedir. Yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere %52’lik kesim orta gelire sahip, %43’lük kesim alt gelir sınıfına sahip, %5’lik kesim ise üst sınıfta yer almaktadır. Biz hipotezimizi desteklemek, verileri daha mantıklı ve somut bir şekilde ortaya koymak için gelir seviyesi ile eğitim durumunu çapraz grafikle yorumlamaya çalışacağız. Tablo 9- Eğitim ve Gelir Faktörleri Case Processing Summary GELİRDURUMUNUZ * EĞİTİM DURUMUNUZ Crosstabulation Yukarıdaki tabloda toplam üst gelir seviyesine sahip iki engelli, orta gelir seviyesine sahip 22 engelli ve alt gelir seviyesine sahip 18 engelli bulunmaktadır. Totalde 42 yapmaktadır. Bu tabloyu incelediğimizde üst gelir seviyesine sahip engellilerin %5 gibi bir rakam ifade ettiğini görmekteyiz. Bu yüzde 5’lik kısım ise lise mezunu görünmektedir. Orta gelir seviyesine sahip engellilerin oranı ise %52’lik bir orandır. Bu kesimin eğitim seviyesine baktığımızda hemen hemen yarısı lise ve üzeri bir tahsil almış geri kalan yarısı ise ilkokul düzeyindedir ayrıca bu grubun içinde de 1 kişi okuma yazma bilmemektedir. Alt gruba gelince bu grubun eğitim seviyesi üst ve orta gruptan daha düşüktür fakat orta grupla arasında pek bir fark yoktur. Yine bu grupta ilköğretim eğitimi almamış 5 kişi bulunmaktadır. Bu da azımsanmayacak bir rakamdır. Eğitim durumu ve gelir seviyesinin kent yaşamına etkisini hemen alttaki tabloyla ilişkilendirerek açıklamaya çalışacağız. Bkz. Tablo 10. Sabancı Vakfı’nın desteklediği proje kapsamında yapılan ankette toplumun engellilere bakışı gözler önüne serildi. Toplumun yüzde 70’i engelli komşu istemezken, yüzde engellilerin ayrı okullara gitmesini istiyor. Sabancı Vakfı, Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında Görme Özürlüler Derneği GÖZDER ve Türkiye Kas Hastalıkları Derneği KASDER ortaklığı ile birlikte yürüttüğü proje kapsamında 32 sivil toplum kuruluşu bir araya getirilerek “Ayrımcılığı Önle Platformu” kuruldu Vakfın hibe verdiği engelli yaklaşımına sahip 14 projeden biri olan “Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu” projesi, Türkiye’deki engelli ayrımcılığını ortaya koyan bir araştırmaya imza attı. Engelli Konumlandırma, "Algı ve Ayrımcılık Araştırması", engelli ve engelsiz olmak üzere iki farklı gruba uygulandı. Anket, Türkiye’nin genel demografik yapısını yansıtacak şekilde 9 ilde 241 engelli ve 178 engelsiz kişiyle yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirildi. Ayrı okulda okusunlar’ Anket sonuçlarına göre, toplumun yüzde engelliler için ayrı okullar yapılmasını destekliyor. Ankete göre engelli olmayan vatandaşların yüzde engellilere yönelik özel yapılmış mahalle ya da site projelerine destek vermiyor. Buna sebep olarak engellilerin toplumdan soyutlanmamaları gerektiğini gösteriliyor. Engelli komşu istenmiyor Bununla birlikte toplumun yüzde ortopedik engelli bir komşu istemediğini belirtiyor. Ankete katılan engelsiz bireylerin yüzde engellilerin çalışması gerektiğini belirtirken, yüzde engellilerin evden çalışmasına destek veriyor. Eve kapandılar Engelliler ile yapılan anket sonuçları ise toplum içinde karşılaştıkları zorluklar nedeniyle engellilerin toplumdan kendilerini soyutladıklarını gösteriyor. Engellilerin yüzde engelsiz bireylerin aksine toplumdan ayrı bir şekilde bir arada oturacakları siteler yapılmasına olumlu bakarken, yüzde evden çalışma projelerini destekliyor. Anket, engellilerin sosyal yaşamları ve gündelik hayatta karşılarına çıkan zorluklar konusunda da çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Ankete katılan engelli bireylerin yüzde 70’i çalışmazken, büyük bir çoğunluğu ailesi ile birlikte yaşıyor. Engellilerin yüzde boş zamanlarını bilgisayar, yüzde televizyon izleyerek geçiriyor. Engellilerin yüzde yaz tatillerini evlerinde geçiriyor. Ulaşımdaki engeller Ankete katılanların yüzde otobüs duraklarında engelliler için bilgilendirmenin olmadığını, yüzde otobüs, metro ve metrobüse binmede sorun yaşadıklarını söylüyor. Akbulut Ayrımcılık yapılıyor Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu Koordinatörü Süleyman Akbulut, toplumun farkında olmadan ayrımcılık yaptığını belirterek, “Engellilere göre yapılmış okullarda onlara uygun koşullar yaratılacağı düşüncesi bu bakış açısının temelinde yatıyor. Ancak, engellilerin eğitim hakkı, yaşıtlarıyla aynı okullarda ve onları toplumun diğer kesimlerinden ayırmadan kullanılması gereken bir haktır. Kaldı ki, kanunlarımız bütün okulların engellilerin erişimine uygun olma zorunluluğu getirmektedir” dedi. Bilinçsizlik ve önyargı “Engelli bireylerin komşu olarak istenmemesinin engelliler hakkındaki bilinçsizlik ve önyargılardan kaynaklandığını” ifade eden Akbulut, şöyle konuştu “Engelli bireylerin komşu olarak istenmemesinde engelliler hakkındaki bilinçsizlik ve önyargılardan kaynaklanan bakış açısı yatıyor. Zira toplumdaki birçok kişi, örneğin zihinsel engelli birinin, kendisine zarar verebileceği ya da gürültü yapabileceği gibi kaygılar besleyebiliyor. Ya da ortopedik engelli kişinin apartmanın görünümünü değiştirecek ya da mali yük getirecek rampa, asansör vb düzenlemeler yaptıracağı için komşu olarak görmek istemeyebiliyor.” Çalışmak engelliyi sosyalleştirir’ Engellilerin çalışırken sosyalleştiğine de vurgu yapan Akbulut, “Engelinden dolayı dış mekanlarda çalışmasına imkan olmayan engelliler ve evden çalışmak isteyen engelliler dışındaki her engellinin, bu şekilde yaratılacak bir sektöre yönlendirilmesi de sakıncalar içermektedir. Zira bu şekilde çalışmanın sosyal boyutu gözden kaçırılmış olacaktır. Engelli birey, çalışırken sadece gelir elde etmekle kalmaz, sosyalleşir de” dedi. Sabancı Vakfı’ndan engellilere destek Sabancı Vakfı, Türkiye’deki mevcut durumu, ulusal mevzuatı, uluslararası sözleşmeleri ve Avrupa Birliği düzeyindeki gelişmeleri göz önünde bulundurarak, engellilerin hayatında olumlu yönde kalıcı farklar yaratacak projeleri destekliyor. Vakfın Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında desteklediği engelli yaklaşımına sahip 14 proje. engellilerin topluma daha fazla katılıp, eşit fırsatlardan daha fazla faydalanmalarını amaçlıyor. Sabancı Vakfı, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin uygulanması için Avrupa Vakıflar Merkezi Engellilerin İnsan Hakları Avrupa Vakıflar Konsorsiyumu’nun tek Türk üyesi konumunda bulunuyor. Vakıf, uluslararası çalışmalar kapsamında ayrıca ABD’de bulunan Perkins Görme Engelliler Okulu ile Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu arasındaki ortak bir öğretmen değişim programını da destekliyor. Sabancı Vakfı tarafından yaptırılan Metin Sabancı Spastik Çocuklar Merkezi’nde özel gereksinime ihtiyaç duyan çocukların ve gençlerin daha iyi koşullarda bakımlarının yanı sıra iyileştirme ve sosyalleştirme çalışmaları sürdürülürken, Metin Sabancı Okullarında anaokulu ve ilkokul eğitimi veriliyor. Vakıf ayrıca engellilerin eğitimine katkı sağlamak üzere her sene görme, işitme ve ortopedik engelli olan ve üniversite giriş sınavlarında en üst sırada bulunan 5’er öğrenciye burs veriyor.

toplumun engellilere bakış açısı anketi